Gönderi

— Efendiler, kibrit, kibrit!... Üç kutusu on para!... Merhametli beyefendi! Annem hasta, ekmeksiz; Alın bunu, kuzum bana on paracık verin siz. Yavrucuğun o lepiska, gür saçları dağınık. Gözlerinin altı çürük, yüzü kirli ve yanık. Üstü eski, ayağında koca bir çift kundura. Şu talihsiz kızcağız da bir lokma ekmek için Sokak sokak: «Kibrit!» diye dolaşıyor bütün gün Nice çirkin, frengili yüzlere: «Benim güzel beyim!» diyor, belki günde yüz kere. — Kızım, senin baban kimdir? Senin evin nerede? Bak, kırk para vereceğim, sorduğumu söyle de. Baban yok mu, bilmez misin onu sen? — Benim babam yoktur, evet, bilmiyorum onu ben!... Biçare kız, her bir yerde gariptir; Herkes onu: «Piç!» diyerek incitir. Onun zayıf vücudunun üstüne Bir kimsecik kanat gerip durmuyor; Onun için hiç bir yürek vurmuyor. Bugüne dek bilmemiş ki baba ne?... Masumcuğu alçak görmek... Bu neden? Bu çocuk da anasından doğarken Minimini bir kanatsız kuş gibi Yaratılmak kanununa baş eğmiş; öyle ise, suçsuz yere inciniş Zavallının niçin olsun nasibi?... Çalışıyor... Çalışmasın, ne yapsın? Çalışmaktan başka yol yok ki sapsın. Kendisiyçin çabalayan kimi var? Kimi var ki bir ekmeği: «Al, ye!...» der; Bir şey veren, ondan da bir şey ister... Ah yoksulluk, ah babasız çocuklar!...
·
1 artı 1'leme
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.