JULIUS CAESAR - Caesar'ın hazin sonu, Brutus'un tragedyası
Suikasttan sonra iç savaşa sürüklenen Roma'da yaşanan kaos, üstelik savaşın galiplerinin ahlaki kaygıları hiçe sayan Octavius'la Antonius olması da sadece Roma'nın değil kendini Roma ile bir tutan Brutus'un trajedisi sayılır aslında.
"Sen de mi Brutus? Öyleyse yıkıl Caesar!"
"Her dost görünen dost olmuyor, Caesar!
Bunu düşünmekse burkuyor
Brutus'un yüreğini."
Romalılara has erdemlerle (romanitas) dostluğun çarpışması insanlık tarihinin gördüğü en kanlı ve acımasız suikastına, bir dönüm noktasına götürür bizi, Julius Caesar. Doğruyu yaptığına kendini inandırmak için sarf ettiği çaba içini burkar insanın, Brutus'un intiharıyla, Caesar'ın cinayetiyle sonuçlanır tragedya. Binlerce kez sahneye, kitaplara, şiirlere ilham kaynağı olur, içlerinden Shakespeare'ın yorumu hiç şüphesiz en ünlüsüdür. Shakespeare suikastı salt politik bir olay olmaktan çıkarır, karakterlerin iç dünyasını, fikirlerini, ilişkilerini, amaçlarını sunar bizlere. Ona göre Julius Caesar hem tanrısal ölçekte görkemli hem de insanı zaafları olan bir kişidir. Cumhuriyeti yıkan imparator motifinin aksine dostluğunu, sıcaklığını ve cömertliğini de görürüz. Brutus ise çoğu zaman portre edildiği gibi kararlı değildir, Romalı görev bilinciyle, Caesar'ı cumhuriyete tehlike görür ve en yakın dostunu yapmadığı bir şey yüzünden ölüme mahkum eder. Oyunun her evresinde doğaüstü işaretler belli eder kendini. Suikast öncesi fırtına, Calpurnia'nın Caesar'ın ölümünü rüyasında görmesi, Kahinin Caesar'ı o gün olacaklara dair uyarması, Caesar'ın hayaletinin Brutusla hesaplaşması.
" Yer gök bizimle işbirliği yapar gibi
Kanlı, ateşli, belalı."
Julius Caesar, Shakespeare'ın Mısır üçlemesinden Antonius ve Kleopatra Coriolanus'un Tragedyası ilki olarak çıkar karşımıza, eşi benzeri görülmemiş politik bir tragedya.