Geç keşfetmekten dolayı kendimi şanssız, en azından geç de olsa keşfettiğim için ise şanslı hissettiğim çok yönlü bir yazar
Gülayşe Koçak . Deneme ve roman yazarlığının yanı sıra; müzik, çeviri, eğitim, sosyal sorumluluk projeleri (toplumsal cinsiyet, kadın, canlı hakları, çevre duyarlılığı, azınlık meseleleri), idarecilik, televizyon programcılığı gibi pek çok farklı alanda çalışmaları mevcut.
Yaratıcı Yazmanın Hazzı ise okuduğum ilk kitabı oldu. "Yaratıcı yazma atölyesi"nde verdiği ders ve eğitimlerde yaşadığı deneyimleri bir taraftan derin bir akademisyen birikimiyle ama bir o kadar da derin bir tevazu ile aktarmış.
Bir hedef olarak "yazarlık" statüsünü ele almaktan çok, bir süreç olarak "yazma" eylemine odaklanmakta. Yazım biçim ve tekniklerinden ziyade, yazma motivasyonunu elde etme adına birtakım tavsiyelerde bulunduğu gibi; hikâye, roman metinlerinin nasıl kurgulanabileceği, yazar- eser- okur üçgeninde nasıl bir yol izlenmesinin doğru olacağı, denemelerin nasıl yazılacağı konularında bilgi vermeyi de ihmal etmiyor.
Okur; sosyolojik, kültürel ve eğitimden kaynaklanan engeller bağlamında çocukların, öğrencilerin ve dolayısıyla nesillerin nasıl ve neden üretme, kendini özgürce ifade etme ve sorgulama yetkinliğinden yoksun bireyler olarak yetiştiğine dair notları ve zengin bir dilin, bireyin ve toplumun yaşantısında ne kadar önemli ve değerli olduğunu satır aralarında görmekte.
Yazar, kitabında yazmanın ve özellikle yaratıcı yazmanın, kişinin;
- Kendisiyle yüzleşmesini, kendisiyle barışık olmasını ve başkalarını etkilemesini,
- Duygu, düşünce ve fikrini özgürce ve kendince ifade etmesini,
- Bir eser ortaya koyma duygusunu tatmin etmesini,
- Hayatın karmaşasını çözmesini ve kavramasını,
- Daha iyi bir insan olmasını,
- Zengin bir hayal gücüne sahip olmasını sağlamak adına önemli faydaları olduğunu belirtmekte.
Sıfır noktasında ('şu an'a odaklı, özle ilgilenen, klişe yargı ve dayatmalardan arınmış) bir düşünce yapısına sahip olunması gerektiğini sık sık vurgulamakta.
Yazmanın bir süreç olduğunu ifade eden