Anılar ne de çabuk uçup gidiyor. Ne istiyorsun? Slogan atmak mı? Yoksa sadece seslenmek mi? Kime? Niçin? İçinde bir ses var. Duyuyor musun? Görüyor musun? Ama nerede? Hiçbir şey yok.
Hiç. Karanlık... daha da karanlık. Yumuşacık, hafif bir devinim içindesin saatin tik takları gibi atan... kalple birlikte... fısıldayarak. Bahçenin kapısı... öyle değil mi? Akar gibi, dalgalanır gibi yavaş yavaş eriyor. Ulu ağaç hafif hafif sallanıyor. Gökyüzü... gökyüzü mü? Yüksek, geniş... sükûnet, sadece sükûnet... gülümseyen gökyüzünden barış yağmurları düşüyor.”