Gönderi

Çatışma (teâruz), birinin doğruluğunu diğerinin yalan olduğunu gerektirecek şekilde iki hükmün muhtelif olmasıdır. Mesela bir adam, Zeyd'in bugün trene binip saat onda Delhi'ye ulaştığı haberini verir. Diğer bir adam ise “Zeyd bugün saat on birde evimde benimle birlikte oturmaktaydı” şeklinde bir haber verirse buna çatışma (teâruz) denir. İki haberden birinin doğruluğunun diğerinin yalan olmasını gerektirmesi çatışmanın (teâruzun) icablarından olduğuna göre, iki doğru delil arasında çatışma olması mümkün değildir. Kabul edilmeleri vâcib olan iki delil çatıştığında biri te'vij edilir. Yani onu zâhiri anlamından başka şekilde anlamlandırır, sonra da o te'vil doğrultusunda konuşur, diğer delili ise zâhiri anlamında kabul ederiz. Delillerden birinin kabulü vâcib olur da diğeri böyle olmazsa durum, yukarıdakinden farklı olur. Şöyle ki: Birincisi, yani kabulü vâcib olan kabul edilir. Diğeri reddedilir. Az önce geçen örnekte râvilerden biri sika (mutemed), diğeri sika değilse, sika olanın sözü doğru kabul edilir. Diğerinin söylediği reddedilir. Râvilerin her ikisi de sika ise, söylediklerinin doğruluğuna delâlet eden karinelere baktıktan sonra birinin söylediği kabul edilir ve diğerinin söylediği te'vil edilir. Bu durumda “Zeyd'in Delhi'ye gitmediği başka şehâdetlerle sabit olmuştur” deriz. Zeyd'in Delhi'ye gittiği haberini veren üzerinde şüphe meydana gelir ve onun kesin bilgiye dayanmaksızın şüpheye dayanarak böyle bir haber naklettiği düşünülür. Ya da şöyle deriz: “Zeyd, Delhi'ye gitmek üzere trene binmiş ancak daha sonra oraya gitmeden inmiştir. Onun Delhi'ye gittiğini söyleyen râvi bu durumun farkına varmamıştır.” Ya da buna benzer bir te'vilde bulunuruz.
·
121 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.