Gönderi

Çehov, piyeslerinde sıradan cümlelerle bütün bir hayatın hüznünü dokurdu. Silik bir kasaba öğretmeni, kırık bir sesle, "Bu yıl kış erken geldi Varvara Aleksandrova" derdi ve karlı steplerin ıssızlığı, sevdiği kadına bir türlü ulaşamayan âşık bir adamın tüm yalnızlığıyla birlikte sıradan bir cümleden sizin içinize akardı. Hikâyelerde, piyeslerde, ünlülerin anılarında dolaşan o sıradan cümleler, hayatın görünmeyen yanlarını peşlerine takıp ortaya çıkarırlardı. Çehov'un Martı piyesinde, ünlü bir yazara âşık olan genç kız, kendisi de sahnelerde ün kazanmak için evinden uçup gittikten sonra, kanatları kırılmış yaralı bir kadın olarak geriye döndüğünde yeniden karşılaştığı yazara, "Ben bir martıyım" derdi, sonra eklerdi: "Hayır, hayır, ben bir martı değilim." O tek cümleyle kızın kırık kanatları değerdi size. Seyrettiklerinizde, okuduklarınızda olduğu gibi sizin hayatınızda da, en büyük gerçekler sıradan cümlelerle açıklanırdı. Aşklar sıradan cümlelerle başlar, ilişkiler sıradan cümlelerle biter, dostluklar sıradan cümlelerle terk edilir, acılar sıradan cümlelerle dile getirilirdi. Bazen "bu akşam ne kadar güzel deniz" dediğinizde mutluluğunuz anlaşılırdı. Bazen, "bu yıl kış erken geldi" dediğinizde bir terk edilişin yalnızlığı çınlardı sesinizde. Bazen, "biliyor musun, özledim o uzun yürüyüşleri" dediğinizde, bu, "ben seni hâlâ seviyorum" manasına gelirdi. Bazen uzun sürmüş bir ilişkiyi bitirebilecek soru, olağan bir sesle ve sıradan bir cümleyle sorulurdu: — Sen daha önceden tanıyor muydun o kadını? Hayat, o sıradan cümlelerin içinde saklıdır, acılar, aşklar, özlemler, yalnızlıklar, kuşkular, kıskançlıklar hep o sıradan cümlelerin eteklerinin altındadır.
Ahmet Altan
Ahmet Altan
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.