Gönderi

İLK AŞK Akşamüstüne doğru, hiddetli küçük bir kız gibi tıpırtılarla camlara vuran nisan yağmurunun bende bir cam kadehin içinde oturuyormuşum duygusu yaratmasıyla eğlenip kendimce hülyalara daldığım sırada posta geldi ve içinden Turgenyev'in İlk Aşk romanının eski baskılarından biri çıktı. Şu, ancak sahaflarda bulabileceğiniz, cildine, sayfalarına dokunan ellerin esrarını üstünde taşıyan, kâğıdı sararmış eski kitaplardan biri. O yağmurlu akşamüstü meçhul bir kadının armağanı olarak kapımı çalan kitabı ilk okuduğumda, romanın on altı yaşındaki kahramanından daha ufaktım, şimdi o çocuğa ilk aşk acısını tattıran babasından bile daha büyükken, kimlerin evinden, kütüphanesinden, çalışma odasından geçtiğini, kimlere ne heyecanlar, ne zevkler, ne düşünceler verdiğini bilmediğim eski baskı, bana çocukluğumun büyülü bir masalı gibi ulaşıyordu. Gönderen kimliğini yazmamış, ama eğer istersem kimliğini bulabilmem için küçük bir işaret bırakmıştı. Turgenyev'e, onun aristokrat kahramanlarına ve bana böyle bir armağan gönderene layık olabilmek için gönderenin kimliğinin peşine düşmedim, onu saklandığı gölgelerin içinde rahatsız etmedim. Kitabı karıştırdım biraz, ama okumadım. On üç yaşındayken okunmuş bir kitabın içimde bıraktığı izleri kırk altı yaşında aynı kitabı bir daha okuyup da çiğnemek istemedim; o kitabı ilk okuduğumda kendimi elbette ki kitabın küçük kahramanına yakın bulmuştum, şimdiyse kendimi babaya daha yakın bulmak gibi bir tehlike vardı, bunu göze alamadım doğrusu. Onun yerine kitabı okuduğum günleri hatırladım. Falih Rıfkı'nın ısmarlayıp da daha sonra almaktan vazgeçtiği ve babamın kısıtlı bütçesine rağmen epeyce paraya kıyıp aldığı, bana o zamanlar kocaman gözüken koltuğun içine, herkes yattıktan sonra iyice gömülüp sabahlara kadar kitaplar okuduğum, gizlice ilk sigaralarımı içip hasretle kızları düşündüğüm günleri. Sonra ilk aşkım geldi aklıma. Ve işte o zaman çok şaşırdım. İlk aşkım çok kalabalıktı, âşık olduğum bütün kadınları ilk aşkım olarak hatırlıyordum, ilk aşkın başka hiçbir aşka benzemediği söylenen büyüsünü ben her aşkımda bir kere daha yaşamıştım, bütün aşklar birer ilk aşk olarak geçmişti ruhuma. Her aşk ilk aşktı. Daha önce yaşanmış olan aşklar, daha sonra yaşananları eksiltmiyordu, heyecan hep aynı heyecandı, özlem hep aynı özlem, hayat her seferinde ilk aşkta olduğu gibi yeni baştan başlıyordu. Âşk her zaman acemiydi.
Ahmet Altan
Ahmet Altan
·
80 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.