Topaklardan biri omuzuna gelmişti çocuğun. O topak düşmeden önce serpuşu karlıydı. Sonra kendisi ateş edip çocuğu vurunca kar topakları koptu yine dallardan. Birden anladı canını kurtaran rastlantıyı. İyi nişancıydı çocuk! Alnından vurmuştu Ekrem Onbaşı'yı. Ekrem'e ateş edince dallardan düşen kar topak ları . . . . Serpuşundaki karlar o topaklardan kalmaydı. Yüzünü gözünü kaplamışlardı kendisine nişan aldığı sırada. Namlusunun ucu belki de düşen yeni bir kar topağı ile oynayınca ...
İşte bu kadarcık bir rastlantıya bağlıydı yaşam.
...
Bundan sonra yaşadığı her günün bir kar topağının kattığı ek olması tuhaftı yaşamına ...