Gönderi

Ocağın ilgâsına "Vak'a-i Hayriye" demek mümkün değildir.
Bu esnâda, Sultan Mahmud, nedense Ocağın kudretini artırma değil, eksilt- me siyaseti güdüyordu. Nitekim Lütfi "Selîm'den beri Ocağın kudretinin kest ü taklili cihetine gidildiğini, ıslahına ve kuvvetlenmesine gayret gösterilmediği ni" yazmaktadır. Böylece, Ocağa bir baskın verildi ve sert bir tedbirle kaldırıldı (1826). Bu esnâda bir rivâyete göre 30 küsur bin, diğerine göre 7-8 bin Yeni- çeri'nin öldürüldüğünü söylemiştir. Ocağa kayıtlı ve sempatizan olan, İstanbul ahalisinden 17 bin kişinin şehir hâricine sürüldüğü ve teb'id edildiği mervidir. Bu çok köklü müessesenin kaldırılması, âdeta bütün ülkeyi anarşiye atmış, bū- yük Yeniçeri topluluklarının bulunduğu her yerde reaksiyon ve kıyamlar baş- lamıştır. Lütfi, mâhiyetine girmeden, Erzurum, Edirne, Saray-Bosna, İşkodra, Kars, Kayseri, Diyârıbekir, Musul, Uşak ve Muş'ta bir seri hadiselerin çıktığını kaydetmektedir. Saray-Bosna'da, Pâdişâh'ın fermanı alenen yırtılmıştır. 40 bin asker çıkaran Saray-Bosna ki, Fâtih'in fermânıyla 7'den 70'e asker ve Ocak men- subu sayılırdı, ileriki Rus muharebesine, bir tek nefer göndermemiştir. Bir o ka- dar kuvvete sahip İşkodra paşası da yerinden kıpırdamamıştır. Gayet şeci bir serhad an'anesiyle dolu olan Kars ise muharebe etmemiştir. Bu hadiseler, Ocağın ilgasının ne kadar feci karışıklıklar doğurduğunu ortaya koymaktadır. Cevdet, 1884 senesinde "Ocağın zâtîye-i devlet[=devletin kimliği] olduğunu, asabiyet-i milliye makamına kaim olduğunu, onun ilgâsıyla millet-i İslâmîye'nin asabiyeti- ne halel târî olduğunu" yazmaktadır.Sonradan vukûa gelen fecî neticeleriyle Ocağın ilgâsına "Vak'a-i Hayriye" demek mümkün değildir.
Sayfa 772
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.