Gönderi

"Ağbimin söyledikleri çok güçlü ama devirmeyen bir rüzgâr gibiydi. Gökçeada'da böyle bir rüzgâra maruz kalan bir ağaç tanıdım. Denizin sağı ve solundan uzanan küçük dağların arasındaki boşlukta yer alıyordu bu ağaç. Yıldızkoy'a gitmek için önünden geçiyordum. Açık alanda durup yıllarca o rüzgâra maruz kalmış ve şeklini de rüzgâr vermiş ona. Beli önüne doğru yatık, yaşlı bir kambur gibi duruyordu. Rüzgâr, üzerindeki kiri temizliyordu ama kötü de bir şekil veriyordu ona. Neyse ki böyle rüzgârlar, böyle insanlar vardı işte. Bir soyguna kalkışmıştık ama nasıl nefes alacaktık sonrasında sanki... Neyse ki çok kötüler vardı. Yoksa en kötü hissedecektim."
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.