Gönderi

«Askerlik Denilen Aşk»
Asker ya da subay olmak? Eski Osmanlı İmparatorluğu'nun son devrinde, hele Osmanlı Rumeli'sinin ordu ve asker merkezlerinde yaşayan Türk çocuklarının büyük aşkıydı. Subay olmak aşk ve ihtirasının onların hayallerinde uyandırdığı renkli gelecekler, başka ülkelerdeki aynı yaşta çocukların askerlik bağlılıklarıyle kıyaslayarak değerlendirebilmek mümkün değildir. Rumeli'nin asker merkezlerinde, şehir ve kasabalarında çocuklar, gözlerini sabahları dünyaya, talim boruları, asker mızıkaları, yahut da kapılarının önlerinden geçen süvarilerin nal sesleriyle açarlardı. Çocukların rüyalarını askerlik süslerdi. Oyunları askerlik oyunlarıydı. Evlerdeki gece toplantılarında, kadınlar, çocuklar arasındaki başlıca konu askerlik hikâyeleriydi. Savaş anıları, sonu gelmeyen eşkıya takipleri, baskınlar, Osmanlı Rumeli'sinin ordu merkezlerinde, hatta bütün şehir, kasaba ve köylerinde konuşmaların, tartışmaların başlıca sermayesiydi. Sokakların ziyneti askerdi. Asker mekteplerinin çocukları, yahut harp okulları gençleri, renkli üniformaları, süsleri ve yüksek sınıflarda kılıçlarıyle bütün diğer çocuklardan, gençlerden ayrılırlardı. Hele kılıçlar! Acaba ondan kutsal, ondan üstün, hayale ondan daha çok hitap eden bir şey düşünüleblir miydi? Kılıç, yüce, paha biçilmez bir nesneydi. Gururun, şerefin, tartışma kabul etmez belgesiydi. Kılıç dünyadan ağırdı ve kılıç hayattan üstündü. Osmanlı Rumelisi'nin, hele kılıç taşımaya hak kazanan gençleri için dünya, kılıcın etrafında dönerdi. Yahut da kılıç, dünyanın mihveriydi.
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.