Eski şarkılar konuştu önce
Affedilmeyi dilediler tüm suçlamalardan
Yarın olmamış, hiç yaşanmamış gibi
Küçük kıyafetleriyle dokunulmazlık istediler
Yeterince çektimemişler gibi insanlara
Birlikte ama yalnız kalanlar girdi sonra söze
Beni bu kadar seven bir adama
Bu kadar seven bir kadına beni
Rastlamadım demek istediler, diyemediler
Aşk bulacak eninde sonunda zaten deyip geçtiler
Sabah güneşi, o minik aralıktan sızan
Epey hazırlık yapmıştı aslında
Karanlıktan ve gölgelerden bir de eski şarkılardan
Kimsenin görmediği sessiz savaştan
Bahsedecekti sözü bir alabilse
Rüyaları anlatmayı sevemeyen adam atladı ama öne
Rüyalarını anlatmadı beklenildiği gibi
Bir sağa, bir sola, bir dünden, bir yarından
Bir sürü gereksiz detaydan başımı kaldırdığımda
Onu gördüm, adını unuttuğum duyguyu
Ölmüş, uzaklaşmış, karışık ve nefes nefese
Ağlayarak söylenen bir yalan gibi
Kimse önemsemedi ağır ağır yok oluşunu
Gülümsemedim ben de bir daha eskisi gibi
Hayat durmadı ama sırada Eleanor Rigby
Nereden geliyor bunca şey?
Nereye çıkıyor bütün bu yollar?
Neden gizli numara yazıyor mezar taşlarında?
Anlayabilmek istiyorum diye bağırdı önceki gün
Başka bir yarının gecesiydi oysa yağmurda oturan
Hemen verildi söz, bugün bitmişti nasılsa
Öğleden sonra yağmurlu olacak, olmalı
Yeterince fotojenik değil, tekrar alınmalı
Haber verin, dedi gazeteciler, bitmeye yakın
Ağlamak gerekir çünkü şiirlerin sonlarında
Oysa her şiir ayrı bir ders, başka bir kavga
Her gün farklı bir mahkeme kaybedilen
Bütün şarkılar eskir zaten eninde sonunda
Bütün aylar yenilenir dolduktan sonra
Biter bütün şiirler istemelerse de
Eninde sonunda yalnızlığa döner tüm odalar
O noktayı hissedebilsek yeter
Dedi ve kitabın kapağını kapattı katip
Oysa iyi birisi olduğum düşünüyordum