Gönderi

Şimdi, ironi, tragedya ve komedi üçlüsünü bir de modernliğin kurucu adımına geri götürürsek karşımıza ne çıkar? Descartes’ın kuşku argümanları, insanın bilgisizlik içinde çaresizce bir o yana bir bu yana gidip gelmesi olarak okunamaz mı? Descartes’ın adını koyduğu özne de yanılgılarının trajedisinden çıkış yolunu argumanın sonunda kendine dönerek ve kendisinin her şeyin -yani yanılgısının- temeli olduğunu görerek bulmaz mı? Bu kendine dönüş anında romantik özne hâlâ o yanıltıcı dışsallığı hayalleriyle ikame etmeye çalışırken komik özne kendi cehaletine gülerek eylemiyle dünyaya angaje olmaz mı? İroni dunyadan züppece bir el-etek çekme olarak kalırken komedi zekânın -çok yakın geçmişte de gördüğümüz gibi- en yıkıcı güç olduğunu göstermez mi?
·
156 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.