Gönderi

Herodotus "İran Harbi" nde bir hikâye anlatır: Günün en zengin adamı olan Karun Atinalı Solon'a: "Dünyanın en bahtiyar insanı kimdir?" diye soruyor. Solon eski devirlerde yaşamış üç bahtiyar insanı sayıyor. Pek muhtemeldir ki bu isimler Karun'un bir kulağından girmiş, bir kulağından çıkmıştır, çünkü asıl merak ettiği şey kendisidir. Bu arada adının geçmediğini görünce dayanamıyor. - "Beni bahtiyar kabul etmiyor musunuz?" diye soruyor. Solon tereddüt etmeden şu cevabı veriyor: - "Ne diyebilirim ki? Siz daha ölmediniz." Bugün biri ölünce eğer sağlığında servet, nüfuz, kudret gibi, insanı gıpta ettiren fâni şeylere sahipti de geride kalanlar onun malının, mülkünün, şeref ve itibarının, bıraktığı eser ve anıtların hesabını çıkarmaya koyulurlarsa - o sual gene karşımıza dikilir. Hayatını iyi mi kullandı, kötü mü? Bu Karun'un sualinin başka bir şeklidir. Artık ortada gıpta falan kalmadı ya, ölçü şudur: "Seviliyor muydu, nefret mi ediliyordu? Ölümü kayıp mı sayılıyor, yoksa sevinç mi yaratıyor?"
Sayfa 397 - Türkiye Yayınevi 1955 BaskısıKitabı okudu
·
147 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.