Gönderi

Uzun. Ama parça parça yazılamayacak kadar değerli
Davranış normlarına uymamak, insana kendisini değersiz hissettiren bir suçluluk duygusuna yol açar. Bu durumda bir de bir başkası özeleştiri beklerse bu derhal bir tehdit olarak algılanır. Bunun tehdit olarak algılanması yerindedir, çünkü kendine eleştirel bir gözle bakış, saldırganla özdeşleşmeye götüren korkuları ve acıları tekrar uyandıracaktır. Kişi aynı zamanda, kendilik değeri duygu- su veren pozun aslında bir poz olduğuyla da yüzleşmek zorunda kalacaktır. Bu da genellikle insanın gücünü aşar. Kişi, "doğru" davranış ve sahnelenen "doğru" duygular için onay bekler. Bu arada gerçekten ne hissedildiğinin hiç önemi yoktur. İnsanın kendisini suçlu ve değersiz hissetmek zorunda kalmaması daha önemlidir. Böylece insan doğruluk yanılsaması yaratmayı öğrenir. Ancak geride değersizlik duygusu pusudadır ve bu sürekli bir kendi kendini yanıltma manevrasına yol açar. Kişi, pozu yegâne gerçek duygu kabul ederken, asıl duygular giderek yok olurlar. Ancak bu kandırma, kendine ve başkalarına söylenen bu yalan, insanın kendisine karşı duyduğu, ancak başkalarına yansıttığı gizli küçümsemeyi güçlendirir. Bütün bunlar, "doğru" yapma çabalarını ikiye katlar, insan bunun yanlış olduğunu hissetse bile. Sosyolog C. Wright Mills (1956), böyle bir süreçte oluşan insanı "etkileyici kişilik" olarak tanımlıyor ve, şöyle tarif ediyor: "Hep naziktirler, sık sık gülümserler iyi bir dinleyici gibi görünürler, karşılarındakinin ilgi alanları üzerine sohbete girerler ve kendisini önemli hissetmesini sağlarlar. Bütün bunlar büyük bir hatasızlıkla yapılır." ...Amaç onay almaktır.
Sayfa 146Kitabı okudu
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.