Gönderi

152 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
Sanırım Fransız yazarlar ve düşünürler "Yalnızlık" üzerine çokça düşünüp, yazıyorlar. Jean-Louis Fournier'in kitaplarında yalnızlık teması sürekli karşımıza çıkıyor. Evliyken yalnızlık, toplum içindeyken yalnızlık, yaşlıyken yalnızlık... Tabii Fournier okurken benim aklıma Oliver Remaud, J.J.Rousseau, Alber Camus, J.P. Sartre geliyor. Sonra Throeau ve Zimmerman'ı da unutmamak lazım. Yalnızlık ihtiyaçtan doğarsa insanın ruhuna dinginlik verir, yaratıcılığı geliştirir. Fakat yalnızlık mahkumiyet gibi hükümle verilirse o zaman insan kendini derin ve tipsiz bir kuyunun içinde hapsolmuş bulur. Gün be gün kendi düşünceleri insanı yiyip, kemirir. Fournier belki de yaşlılık günlerindeki yalnızlığı biraz buna benzetiyor. Belki de insan ömründe birisine en çok ihtiyaç duyduğu zamanlardır yaşlılık zamanları. İnsanlara mahçup olmadan, sırtlarında yük olmadan yaşamak da var tabii. Diğer türlüsü sevdiğiniz insanların yanında kendini yük gibi ve yalnız hissettirebilir. Johann Georg Zimmermann der ki; "Yalnızlık eğilimi öncelikle dünyanın kargaşası içerisinde nefret ettiğimiz her şeyden kaçma ihtiyacıdır. Sonrasında da bağımsızlık ve huzur arayışıdır. Ayrıca, sağlıklı bir zihin için, herkesin kendi içinde bulabileceği, kıskanılmayan o mutluluğu tatma arzusudur." Ve tabii "Yalnızlık" üzerine okuduğum en mükemmel kitabı yazan insandan alıntı yapmazsam olmazdı. Oliver Remaud çok güzel özetliyor: "Sürekli kendi başına yol alan biri yürürken mutlu değildir. En azından iki kişi olmak gerekir. İyi bir ruh dahi, adımlarının sesini dinleyen olmadığında yürüyemez; ama onun eylemlerini zevkle gözlemlerseniz, onun izinden giderseniz, size sevgi ve şükranla sarılacaktır."
Tek Yalnız Ben Değilim
Tek Yalnız Ben DeğilimJean-Louis Fournier · Yapı Kredi Yayınları · 20213,929 okunma
·
1 artı 1'leme
·
80 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.