Bilhassa genç dimağlara sokulmuş olduğu için sökülüp atılması imkânsız kalp fikirlerle kirletilmiş bir kafaya sahip olmaktansa, hiçbir şey bilmemek evlâdır. Cahil adam, en azından, fırsatını bulursa, öğrenme imkânını muhafaza etmektedir; cahilin bakir bir «aklı selimi» vardır ki bu, genellikle yetersiz olduğunun şuurunda olmasıyla birleştiğinde birtakım budalalıklar yapmasına mâni olur. Buna karşılık, yarım-öğrenimden geçmiş adamın kafası hemen her zaman bozulmuş olur; bildiğini sandığı şeyler öyle bir yeterlilik duygusu verir ki ona, ne olursa olsun, her şey hakkında konuşabileceğini sanır; yerli yersiz konuşur, hem de ehliyetsiz olduğu nisbette rahat yapar bunu. Hiçbir şey bilmeyene her şey ne kadar da basit gelir!