Gönderi

Kozmosa çıkıyoruz, her şeye yani yalnızlığa, savaşa, eziyete ve ölüme hazırız. Alçak gönüllülükten bunu yüksek sesle dile getirmiyoruz, ama muhteşem olduğumuzu düşünüyoruz bazen. Bu arada ... bu arada hepsi bu kadar da değil, o her şeye hazır oluşumuzun da sahte bir tavır olduğu çıkıyor ortaya. Kozmosu fethetmek istemiyoruz aslında, Dünya'yı kozmosun sınırına dek genişletmek istiyoruz sadece. Bazı gezegenler Sahra Çölü gibi kıraç, bazıları kutuplar gibi buz tutmuş ya da Amazon Ormanları gibi tropikal olmalı. İnsancıl ve soyluyuz, başka türlere türlere boyun eğdirmek değil, onlara kendi değerlerimizi benimsemek ve karşılığında onların mirasını devralmak istiyoruz sadece. 'Kutsal Bağlantı'nın şövalyeleri sayıyoruz kendimizi. Bu da ikinci sahtecilik. İnsandan başka bir şey aramıyoruz biz. Başka dünyalara ihtiyacımız yok. Ayna lazım bize. Başka dünyalarla ne yapacağımızı bilmiyoruz. Biri yetiyor bize, ama onda boğuluyoruz artık. Dünyamızın ülküsel imgesini bulmak istiyoruz; bizimkinden daha mükemmel küreler, uygarlıklar olmalı; ilkel geçmişimizin görüntüsünü tekrar bulmayı umuyoruz bunlarda. Öte yandan kabul etmediğimiz, kendimizi sakındığımız bir şey var. Sonuçta sadece erdemlerden damıttıklarımızı, İnsan'ın kahramanlık heykelini getirtmedik ki Dünya'dan! Gerçekten nasılsak öyle geldik buraya ve madalyonun öbür yüzü bize bu gerçeği, gerçeğin görmezden geldiğimiz o kısmın gösterince onu kabul etmiyoruz!
Sayfa 110 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
·
1 artı 1'leme
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.