Gönderi

Ne nahif betimleme ama…
Baharın gelişine yakın, doğa bütün kudretini, mavi göğün ona bahşettiği bütün güçlerini salı­verir, serpilir, saçılır ve türlü türlü renklere bürünür... İster istemez, ufacık tefecik ve çelimsiz bir kızı andırır; siz ona bazen acıyarak bazen bir tür merhamet duygusuyla bakar, bazense bakmaya tenezzül bile etmezken, o bir gün aniden, mucizevi biçimde, anlatılamaz, göz kamaştırıcı bir güzelliğe bürünür; siz ise sersemleşmiş, allak bullak olmuş vaziyette kendi kendinize sorarsınız: O kederli, tasalı gözleri hangi güç böyle keskin bir ışıltıyla tutuşturmuş olabilir? O bem­beyaz, çökmüş yanaklara böyle kan yürüten nedir? O narin yüz hatları nasıl bu denli arzuya ve tutkuya boğulabilmiştir? Şu sine nasıl böyle kabarmıştır? Öyle zavallı bir kızın yüzüne güç, yaşam ve güzellik veren, onu böyle ışıltılı gülümseten, böyle şen, bir kıvılcım gibi çakan kahkahalarla neşelendiren nedir? Sağa sola bakıp birilerini arar, tahminler yürütürsü­nüz... Ama çok geçmeden, belki hemen ertesi günü, o tasalı, çökmüş bakışlarıyla, eskisi gibi rengi atmış yüzü, hareket­ lerinde eski boyun eğmişlik, çekingenlik ve dahi pişmanlık­la, hatta o anlık tutku parlamasından duyduğu öldürücü ıstırabın ve korkunun izleriyle kızcağız yine karşınızdadır... Size ise üzülmek kalır; o geçici güzellik öyle çabuk, öyle geri dönülmez biçimde solup gitmiş, gözlerinizin önünde öyle al­datıcı biçimde, amaçsızca parlayıp sönmüştür ki... maalesef daha onu sevmeye bile vaktiniz olmamıştır...
·
242 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.