Gönderi

- Hazin tarafı şu ki, bu cins azapları bütün dünya bir asır evvel yaşadı, bitirdi. Hegel, Nietszche, Marx geldiler, geçtiler. Dostoyevski Suat'tan seksen sene evvel bu azabı çekti. Bizim için yeni nedir bilir misiniz? Ne Eluard'ın şiiri, ne de Comte Stravoguine'in azabıdır. Bizim için yeni, en ufak Türk köyünde, Anadolu'nun en ücra köşesinde bu akşam olan cinayet, arazi kavgası veya boşanma hadisesidir. Bilmem, fikrimi anlıyor musunuz? Suat'ı itham etmiyorum. Fakat onun meselelerinin bugünümüzün, kendi günümüzün çerçevesine giremeyeceğini söylüyorum. Mümtaz kadehini boşalttı. - Ama bir noktayı unutuyorsunuz! Suat hakikaten azap çekiyor... İhsan eliyle bir şeyi kendinden uzaklaştırdı: - Çekebilir... ama bana ne?.. Benim ferdin peşinde koşacak vaktim yok. Ben cemaat ile meşgulüm. Sürüden ayrılanın arkasından anası ağlasın. (...) Gecikmiş şeyler... Herkes bir düşünceyi böyle dönülmez yere taşıyabilir ve orada azdırabilir. Fakatniçin yapmalı? Zorla kendimize baş dönmesi yaratmaktan bir şey çıkmaz ki. Biz yapacağı birtakım işi, mesuliyetleri olan insanlarız...
Sayfa 300 - ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: SUATKitabı okudu
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.