Risale-i Nur, bu talihsiz duyarsızlığın, bu derin anestezinin ortasında hepimize keskin bir sancı aşılıyor. Risale-i Nur, bir insan teki olarak, var oluşumuzdaki derin çelişkileri uyandırıyor, üzerine kül bastığımız temel acılarımızı tazeliyor. Her birimizi ‘doğuştan Müslüman’ kabul eden tarafgirlik kalıplarını hiç ciddiye almadan, ‘elimizde hazır bulduğumuz’ imanımızı dayanak yapmadan, sıfır noktasından
hareketle, tüm insanları aynı kumaştan
dokunmuş bilerek konuşuyor. Bizi tam da
düştüğümüz yerden kaldırıyor.