Gönderi

Sonra mantık ortaya çıktı; her zamanki serinkanlılığıyla, süslenmemiş düpedüz bir öykü anlattı. Benim gerçeklere sırt çevirip düşlere kendimi kaptırmış olduğumu da belirtti. Sonunda ben, kendi kendimin yargıcı olarak şöyle hüküm verdim. Yeryüzünde Jane Eyre'den daha büyük bir sersem yaşamamış, kendini tatlı yalanlarla kandırıp şerbetmiş gibi ağu yutan bu derece şahane bir budala görülmemiştir!"Sen mi?" dedim kendi kendime. "Mr. Rochester'in gözdesi sen olacaksın ha? Sen onun hoşuna gideceksin? Sen onun için önemlisin ha? Defol! Sersemliğin beni tiksindiriyor! Onun ara sıra ettiği iltifatlar, gösterdiği yakınlıklar karşısında keyiften dört köşe oldun. Oysa, bunlar yüksek aileden gelme bir salon adamının yanında çalışan birine, bir toy gence karşı gösterdiği sıradan bir alçakgönüllülükten ibaretti. Hangi cesaretle kapıldın bu umuda? Zavallı ahmak sersem! Hiç değilse kendi iyiliğin için bilemedin mi kafanı işletmesini? Bu sabah kendi kendine dün geceki sahneyi yineleyip durdun. Ört yüzünü de utan bari! O senin gözlerini öven bir şey söylemişti, değil mi? Aptal çocuk! Gözlerinin o çipil kapaklarını aç; aç da kendi yere batası sersemliğini olduğu gibi gör. Senden her bakıma çok yüksek olan, seninle evlenmeyi aklının ucundan bile geçirmesine olanak bulunmayan bir erkeğin pohpohlamaları senin ne işine yarar? Bir kadının, içinde gizli, yasak bir aşkın alevlenmesine göz yumması da çılgınlıktır, çünkü böyle bir aşk ortaya çıkmazsa, karşılık görmezse kendisini besleyen yüreği yiyip bitirir; ortaya çıkar da karşılık görürse insanı vahşi bataklıklara sürükler ki bunlardan da kurtuluş yoktur.
Can YayınlarıKitabı okudu
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.