Gönderi

Daha çok seçenek daha çok özgürlük demek değildir
Daha çok seçme olanağımız var, bu yüzden daha çok özgürlüğümüz var. Hayır. Böyle değil. Özgürlüğün esası, bir nesneyi, bir kişiyi, bir düşünceyi ya da bir çiçeği bir diğerine tercih etmek değil. Özgürlük, hiyerarşik bir düzene ya da karşılıklı dışlamaya doğru götüren bir eylem de değil. Özgürlük bir reddetme eylemi değil. Daha çok bir kucaklama, içine alma eylemi. “Seçme özgürlüğü” bir kavram olarak özgürlük durumuna aykırıdır. Özgürlük, “ya bu ya da şu” değil, “ya hep ya hiç” ya da bir büyüme genişleme eylemidir daha çok. Genelde belirli bir yapının sınırları içinde ele alınan biçimiyle bir seçme özgürlüğünden söz etmiyorum. Özgürlük insanın belli bir eylemde, belli bir düşüncede derine inebilme kapasitesidir (tabiî, yine de başkalarının özgürlüğüne zarar vermeden). İnsanın sonuncu boyuta, “n” boyutuna dek kovalayabilme arzusunun ve yeteneğinin bir yansımasıdır. Neyi kovalayabilme? Canı ne istiyorsa onu. Özgürlüğün kullanılması, her şeyi içine alan bir sevgi eylemidir. Acı da ona eşlik eder: Anlaşılmazı anlamaya çalışmanın acısı. Özgürlük ne ortaklaşa seçilen bir nesne gibi paylaşılabilir; ne de iki kişi özgürlüklerini aynı biçimde kullanabilir. İki insan aynı şekilde özgür olamaz. Özgürlüğün ruh hali her insana göre değişir. Çoğumuzun sıkı sıkıya tutunmayı başaramadığı, kolayca avucumuzdan kaçıp giden bir ruh halidir bu. Özgürlükten korkarız; bizi nereye götüreceği düşüncesi ürkütür bizi. Bu yüzden, sözüm ona seçme özgürlüğünü yeğleriz. Bizimle aynı şeyi seçen başkaları da varsa, ki her zaman kaçınılmaz olarak vardır, o zaman biz de özgürlüğümüzde kendimizi güven içinde hissederiz. Öylesine özgür değiliz ki, özgürlüğümüzde bile başkaları tarafından doğrulanmak isteriz. Milyonlarca kişi, aynı bayrağı dalgalandırarak ne denli özgür olduğunu ilan eder. Seçme özgürlüğümüzün yapısı bize öyle bir alan yaratır ki, burada ne yârdan geçeriz, ne serden. Bu yapı içinde özgürlük belirli seçimler halinde standartlaştırılmış, sonunda taraflar ortaya çıkmıştır. Özgürlükle standartlaştırmanın birbirine taban tabana zıt olduğu apaçıktır; tıpkı özgürlük ve güvence kavramları arasındaki tezat gibi. Güvence totaliter toplumun bir özelliğidir; onun içinde, devletin kudreti ve anaerkil gözetimi sayesinde kendimizi güven içinde hissederiz. Oysa özgürlük, belirsizlik demektir. Özgür yaşamak, bilinmeyene yolculuk yapmak demektir. Bu anlamda özgürlük, bir doğrulama niteliği de taşır. Bireyin, sonsuz sorgulama potansiyelini, sonsuz bir arayış içinde olmasını, sonsuz sayıda düşünceyi ve deneyimi, sonsuz farklılıktaki bileşimler içinde bir araya getirme/dışlama potansiyelinin doğrulanmasıdır. Özgürlük, özgürlüğün doğrulanmasıdır.
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.