Bunca kafirlere karşı وَلَوْ شِئْنَا لَبَعَثْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ نَذِيرًا ve eğer dilese idik her köyde inzar yapacak, o kâfirlere azabı haber verecek bir Peygamber ba's ederdik. Bu kaziyye-i şartiyye, mefhum-ı şart ile, şöyle bir kıyası istisnaî teşkil ediyor: Lâkin ba's etmedik, demek ki, öyle dilemedik, yalnız seni ba's ettik. Sürenin başında ferman buyurulduğu üzere bütün âlemîne nezir kıldık.فلا تطع الكافرين O halde kafirlere itaat eyleme de وَجَاهِدُهُمْ به جهاداً كبيراًbu Furkan ile onlara karşı mücahede et, büyük bir mücahede. Her karyede bir Peygamber ba's olunduğu takdirde o Peygamberlerin hepsinin yapacağı mücahedeye muadil bir mücahede elbette büyük bir mücahededir. Bir cihad-ı kebîrdir. Bu Sûre, Mekkî olduğu için henüz kıtal emri verilmezden evvel olan bu cihad-ı kebir emri, her mücahedenin başı olan bir mücahededir. Düşünmeli ki, bu ne büyük emirdir. Buna me'mur olan Peygamber'in elinde Kur'ân'dan başka bir silâh yok iken o Kelâmullah mu'cizesi o büyük cihadı yapmağa kâfi geliyor ve Mekke'den başlayan bu cihad bütün cihana yayılıyor.