Gönderi

Kırmızı Balon
Gitti baloncu. Geldim çınar ağacının yanına, baktım balonuma. O kırmızı balon benimdi. Hiç kimsenin değil, benim. Çıkabilsem alırım, alabilsem koşar eve götürürüm... Benim balonum benim... Oradan geçen birine gösterdim: -Bak emmi, şu ağacın tepesindeki balonu görüyor musun? -Hı, dedi adam, kafasını salladı. -İşte o balon benim. Adam, başını bir kez daha salladı, gitti. Koştum gittim anama, daha sokaktan bağırdım, avluya girmeden: -Anaa, benim de balonum var. -Hani, nerede? -Ulu Caminin oradaki ağacın tepesinde. Koştum geldim yine balonumun yanına. Balonumu, gezgin satıcılara gösterdim, kıravatlı emmilere gösterdim, camiden çıkanlara gösterdim... -Benim balonum benim, kırmızı balonum, bakın görüyor musunuz, o balon benim balonum! Hava kararıncaya dek orada kaldım, balonumu izledim, konuştum onunla, el salladım ona. Gece düşümde hep balonumu gördüm. Ben çıkmışım yanına, o tutunduğu daldan kopmuş benim yanıma gelmiş, başucuma konmuş... Gülüyor... Uyandım. Okula gitmezden koştum balonumun yanına... Yooo!... Olamaz!... Olamaz!... O ufacık gözüken buruşmuş şey benim balonum mu, kırmızı balonum mu? Olamaz!... Balonum patlamıştı. Ağladım ağladım, ağacın dibinde ağladım. Gelen geçenler sordular: -Niye ağlıyorsun? -Balonum, dedim, balonum patlamış. -Ağlama, dediler, anan sana yine alır.
Bilgi YayıneviKitabı okudu
··
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.