Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

268 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Sebald’ın okuduğum ikinci kitabı bu. Daha önce, yine uzunca bir serüven eşliğinde
Austerlitz
Austerlitz
’i okumuştum. Bu sefer, Sebald’a aşinalığımın işimi kolaylaştıracağını düşündüm, ama belli ki yanılmışım. Yazarın ustalığı, daha ilk aşamada, eserin türü ile beliriyor karşımızda. Bu bir biyografi, ama aynı zamanda bir kurgu, bir seyahat kitabı, kimi yerlerde edebiyat eleştirisi, hatta günlük, tarihe ve mitlere göndermelerle süslü bir deneme. Sebald’ın bir kolajı andıran tarzını nasıl adlandırmak lazım, bilmiyorum: Bir “çağrışımlar kitabı“ diyebiliriz belki. Sebald, İngiltere’de yaşayan bir Alman. Suffolk kıyılarında yürüyerek gezerken gördükleri ile bu gördüklerinin kafasında yarattığı çağrışımları birleştiriyor ve okuyucusunu da kendisi ile birlikte hem İngiltere kıyılarında, hem de kendi zihninin içinde bu yolculuğa çıkarıyor. Bu kez, her bir bölümde neleri ele alacağını başlangıçta, içindekiler kısmında listelediğinden fazla bulmaca çözmemize gerek kalmıyor aslında. Ancak daldan dala atlayan bu anlatım tarzını izlemek hiç de kolay değil. Dizel motorlu trenden bir malikaneye, oradan geçmişte yaptığı bir ziyarete, sonra savaş zamanı İngiliz yangın bombaları ile alevler altında bırakılan anavatanına, oradan da bir anda II. James dönemi tarihine atlayıveriyor. Sebald, zihinde yolculuklara çıkmayı, okuyucusunu beynin kıvrımları arasında gezdirmeyi seviyor. Austerlitz’i de zor okumuş, etkileyici bir fotoğrafik hafızası olan ancak aksi ve zor anlaşılır sanat tarihçisi kahramanının düşüncelerini takip etmeye çalışırken çok zorlanmıştım. Bu sefer de aynı zorluğu, gezdiği mekanların kendisine çağrıştırdıklarını peşi sıra anlatmayı vazife edinmiş görünen Sebald’ı izlemeye çalışırken yaşıyorum. Üstelik ne edebiyata, ne İngiliz coğrafyasına, ne de dünya tarihine onun kadar hakim olmadığımdan, muhtemelen kullandığı bir çok sembolü de kaçırıyorum. Satürn’ün halkaları ile konunun ne alakası var derseniz: Bir yerde Satürn’ün halkalarının, gezegene çok yakın olan ve gelgit etkisi ile parçalanan uydularından oluştuğunu aktarıyor Sebald. Okyanus kıyısında otururken izlediği ufuk çizgisinin yavaş yavaş gözden kaybolmasının yarattığı çağrışımları takip ediyor ve ölümlüleri orakı ile biçen Satürn imgesine -Roma mitolojisindeki eli oraklı Satürn’e- atıfta bulunarak ölümlü dünyamızı hatırlatıyor bize: “hep batmakta olan güneş takip edilirse, üzerinde yaşadığımız dünyada, Satürn'ün tırpanıyla kesip biçilmiş gibi görünen yüzükoyun yatmış bedenlerden başka bir şey görülmez - saralı bir insanlık için sonsuza dek uzayıp giden bir mezarlık.“ Sebald’in edebi ustalığı muazzam. Seyahat ettiği o yollarda geçirdiği bir trafik kazası sonucu 57 yaşında vefat eden bu usta kalem, ölümünden önceki dönemde Nobel Edebiyat Ödülü için düşünülen adaylardan biriymiş; nitekim Sebald okurken zorlansam da, bu ustalığı inkar etmem mümkün değil. Son olarak, edebi ustalığından bağımsız olarak, Sebald’in çağrışımlarla dolu, bilinç akışı tarzını
Sunay Akın
Sunay Akın
’a benzettiğimi de söylemeliyim. Tabii kültürümüzün içinden çıkmış ve gerçek hayatta da neşeli ve hayat dolu bir insan olan Akın’ın aktardıklarını okurken hissettiğim keyfi, yakınlığı, huzuru, bambaşka bir kültürden ve coğrafyadan gelen ve daha çok iç dünyasında gezinen Sebald’den almam beklenemezmiş. Ben bir kez daha öğrenmiş oldum.
Satürn'ün Halkaları
Satürn'ün HalkalarıW. G. Sebald · Can Yayınları · 200637 okunma
·
165 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.