Gerçi İş Bankasında kendi parası sayılan bir sermayesi vardı. Ama o bu parayı hiçbir zaman kendinin saymazdı. Nitekim ileride vereceğimiz vasiyetlerinde, bu paranın gelirini Dil Kurumu, Tarih Kurumu gibi teşekküllerin giderlerine karşılık tuttu. Bu gelirlerin ancak pek küçük bir kısmını ve pek mütevazı miktarlarda, hemşiresinin ve bazı yakınlarının aylıklarına ayırdı. Zaten ana para bir hediyeydi. Millî Mücadele içinde Hint Müslümanları tarafından ona gönderilmişti. Gerekli ihtiyaçlara sarf olunan gayrisi zaferden sonra (750.000 lira kadar) Türkiye İş Bankasına sermaye olarak yatırılmış ve daha sağlığında vasiyetle devredilmişti.
Ama zaferle beraber bazı şehirler ona mülk, bina, arazi şeklinde hediyeler vermişlerdir. Bunları hiçbir zaman kendi kazancı ve müktesep hakkı saymadı. Nitekim daha ilk parti kongresinde ve bu kongrede hareketlerinin hesabını verip Cumhuriyeti gençliğe emanet ettiği günlerde, 19 Ekim 1927’de, bu mülkleri kendisinin ve kendi mücadelelerinin bîr devamcısı olacağını düşündüğü Cumhuriyet Halk Fırkasına bağışladı.
Toprak ve çiftçilik işlerine gelince, bu işlere karşı özel bir sevgisi, bağlılığı vardı. Toprak adamlığını köklülük sayardı. Bazı topraklar edindi veya ona bazı topraklar hediye edildi. Bazı çiftlikler kurdu. Bunlara emek verdi. Bunlar için ter döktü. O bu toprakları imara başladığı zaman buraları, boş, terk olunmuş, değersiz sahalar halindeydi. Bu sahalarda bir şeyler meydana geldi. Başarılar kazanıldı ve başarısızlıklar oldu. Gelirler ve zararlar kaydedildi, işte, daha önce de değindiğimiz gibi, bu neticeler karşısındadır ki bir gün:
"- Baban da mı çiftçiydi be Mustafa! Sen kim, çiftçilik kim!”
diye, çocuğumsu bir saflıkla içini dökmüştü. Çiftliklerin gayesi kendine mülk edinmek değildi. Bu çiftliklerin etrafa numune olacağını, çevre çiftçilerine yardım edeceğini ve sonra da çiftçiye taksim olunacağını düşünüyordu.
Ama teşebbüsler öyle gelişti ki, küçük çiftçinin içinden çıkabileceği sınırı aştı ve Gazi Mustafa Kemal, işte bu toprakları ve çiftlikleri bir gün toptan Ziraat Vekâletine bağışladı. Gazi’nin malları hikayesi de işte öyle biter.
Sayfa 295