Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

93 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 saatte okudu
Kendime Notlar-2
Ali Şeriati
Ali Şeriati
’in kalemine çok aşina değilim. Onu biraz daha yakından tanımak niyeti ile bu kitabı elime aldım. Katıldığı bir konferansta yaptığı konumanın yazıya dökülmüş hali bu metin. İnsanın dört zindanı. İnsanı tutsak eden dört olgu üzerine konuşmuş yazar. Felsefi bir yaklaşımla düşüncelerini açıklamış. Yazarlara ve düşünürlere, kitaplara atıf yaparak düşüncelerini makul bir şekilde temellendirmiş. Dört zindan tarif ediyor Şeriati ; Doğa zindanı, tarih zindanı, toplum zindanı ve benlik/kendim zindanı. Tabiat zindanından bilimle kurtulurmuş insan. Tarih zindanından gerçek tarihi bularak. Toplum zindanından da özgüveni ile insanların düşüncelerini önemsemeyi bırakarak. Ve sonuncuya geliyor; benlik zindanı. Tam da burda yutkunuyor, derin bir nefes alıyorum. Okurluk dünyamda konu yine ve yeniden “benlik” hapishanesine geliyor. En zoru bu dördüncüden kurtulmaktır diyor Şeriati. İlk üçünde insan zindanda olduğunu ve burdan kurtulması gerektiğini bilir, ki bu yüzden kurtulmak için çaba göstermeye gücü de cesareti de vardır. Benlik zindanından ise kurtulması çok zordur çünkü insan bunun zindan olduğunun farkında bile değildir. Bu zindan onun hem etrafını saran bir kafes gibidir hem de içinin dört bir yanını ören tel örgü gibi. İnsan her nereye giderse onu yanında götürür. Bu vurucu ifadeler uzun uzun düşündürüyor insanı. Kitabı elimden bırakıyorum ve uzun uzun düşünmeye başlıyorum. Kafamdan gecenleri toparlamak için yine uzun ve ters yolları tercih ediyorum. Platon’un
Devlet
Devlet
‘ine gidiyorum önce. Devleti düzeltmeye bireyden başlamak lazım dediğini hatırlıyorum. Sonra biraz daha yakın bir zamana, 16. Yy’a
Étienne de la Boétie
Étienne de la Boétie
’nin
Gönüllü Kulluk
Gönüllü Kulluk
’ una geliyorum. Platon’u referans alarak
Étienne de la Boétie
Étienne de la Boétie
’nin toplumun tümü üzerinden anlattığı gönüllü kulluğu bireyin gönüllü kulluğuna indirgediğimi hatırlıyorum (#225366366). Ve sonra biraz daha yakına, 20. Yüzyıla gelip Carl Gustav Jung’un Keşfedilmemiş Benlik kitabındaki sözlerine geliyorum; “Maalesef çok açıktır ki, birey kendini ruhen yeniden yaratamazsa, toplum da yaratamaz, çünkü toplum kurtuluşu arayan bireylerin toplamından oluşur.” (#230215072 ).Sonra diyorum ki, zindanından çıkamayan insanlar mı yeniden yaratacak toplumu? Platon’ un deyimi ile devleti düzeltmeye bireyden başlayacaksak, önce insanı benlik zindanından çıkarmamız gerekmez miydi? Önce bu zindanı tarif etme gereği duydum kafamın içinde. İçinizde kapkaranlık bir oda olduğunu hayal edin. Pencerelerine tahtalar çakılmış, sıvaları sökülmüş, içerisi darmadağınık. Travmalarınız, kötü çocukluğunuz, sizi başka insanlara gözle görülmez bir şekilde esir eden yanlış inanışlarınız, özgüvensizliğiniz, cesaretsizliğiniz sağa sola saçılmış vaziyette. Odanın karanlığı içinizin her yerine yayılıyor, hatta sizden taşıp etrafınıza dağılıyor ve hiç bir ışık bu karanlığı bastıramıyor. Benlik zindanı deyince benim kafamda tam da bu canlanıyor. Her insan içinin derinliklerinde böyle bir karanlık odaya sahiptir. Çoğu farkına bile varmaz, bazıları fark eder ama kabullenmez, birazı fark eder ve kabul eder ve çok azı fark eder, kabul eder ve o odayı aydınlatmayı başarır. Zannederim ki meydanlarda heykellerini, müzelerde eserlerini gördüğümüz, kitaplarını okuduğumuz insanlar o odayı zindan olmaktan çıkarabilenlerdir. Ya herkesçe tanınırlar ya da sadece dikkatli bakanın görebileceği bir yıldız gibi kendi ışıklarının farkındalığı ve tatminkarlığı ile bir köşede sessizce dururlar. Şeriati bu zindandan aşk ve din ile çıkılabilir demiş. Ama ben bu yorumu biraz genişletmek istiyorum. Mesela kendine yolculukla çıkar insan bu zindandan, gönüllü veya zorunlu olarak.
Mantık Al-Tayr
Mantık Al-Tayr
’daki 30 kuşun hikayesi buna bir örnek olabilir. Oz büyücüsü’ ndeki Dorothy ve arkadaşlarının sarı taş yoldaki macera dolu yolculukları da mesela. Asıl adı Siddharta olan Budha’nın yolculuğu da bir benlik zindanından kurtulma hikayesidir. Platon’un mağarasındaki ellerini bağlayan zincir çözülüp de mağaranın dışındaki ışıkla yüzleşme fırsatı bulan adamınki de. Fiziksel veya zihinsel bir yolculuktasınızdır. Ama aynı anda içinizdeki o karanlık odada. Yavaş yavaş toplarsınız o dağınıklığı. Bir kısmını atarsınız dışarı, bir kısmını da gözünüzün önünde olması için bir dolaba kaldırırsınız. Pencerelerdeki tahtaları sökersiniz yavaş yavaş, ışık sızmaya başlar içeri. Sonra bir de gür ışıklı bir lamba koyarsınız odaya. Hiç bir karanlığın bastıramayacağı kadar aydınlanır odanız. Tüm bunlar asla bir anda olmaz, bu bir yolculuktur, yaşadıkça ders çıkardıkça değişir her şey, o dağınıklığı toparlama gücü bulursunuz kendinizde. Eski zamanlarda bunun yolu bir keşiş gibi yollara düşmek, açlığa yokluğa dayanarak hayatın anlamını aramakmış belki. Fakat modern çağda ben bunun olabildiğince çok okuyup çok öğrenmekten, akıl süzgecinden geçirerek olay ve olgulara yaklaşmaktan geçtiğini düşünüyorum. Ve aynı yaklaşımla kendini yakından tanıyıp, kendinle barışık olmaktan, özsaygı ve özşefkat sınırları içinde kendinle dost yaşamaktan. Tüm bunları bir kez daha hatırladım bu kitap sayesinde. Elbette bu benim kendi yorumum. Alberto Manguel’in dediği gibi “ Yazarın yazdığını değil okumak istediğimizi okuruz.” Şeriati’yi ne yazsa okurum diyecek kadar yakından tanımıyorum. Fakat bu eserinde çok güzel noktalara değinmiş ve benim içime sinen açıklamalar yapmış. Okunmaya değer bir kitap…
İnsanın Dört Zindanı
İnsanın Dört ZindanıAli Şeriati · Fecr Yayınları · 20174,927 okunma
·
1 artı 1'leme
·
123 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.