Gazi Mustafa Kemal, emeklilik maaşını asıl güvenilir “müktesep" hakkı sayardı. Emeklilik maaşı 43 liraydı. Her maaş devresinde bu aylığın alınışını, ayrı hesabının tutuluşunu dikkatle izlerdi. Zaman zaman Umumî Kâtibine:
“— Çocuk derdi, sen bu paraya bak. Bunu kimse elimizden alamaz. Asıl gelirimiz budur ve bir gün hepsi gitse de, bununla yaşarız!”
Umumî kâtibine göre Mustafa Kemal, devletin Cumhurreisi olarak ona ayırdığı paradan pek bir şey ayıramazdı. Masrafı fazla olurdu. Hele İstanbul’a gittiği aylarda gelirin gidere yetmediği görülürdü. Çünkü evi, sofrası açık bir insandı. Gerçi israfçı değildi. Hatta er geç millete geçecek mülklerine değilse bile, eşyalarına, eli altındaki öteberisine bağlıydı. Onun bu konudaki sıkı elliliğine dair çeşitli anekdotlar anlatılır. Ama hiçbir zaman hasis, nekes ve hele başkalarının servetlerine karşı kıskanç bir insan olmadı. Fazla olarak da, gelecek için birtakım biriktirme kaygılarına asla kaymadı. Hele bazı küçük ruhlu yabancı devlet adamlarının yaptığı gibi, sınırdışında para, ihtiyat servet bulundurma küçüklüklerine asla iltifat etmedi...