Gönderi

Aşağı düzlükteki sisi delen ağaçların tepesinde olmak istedi, bir an. Çocukken Behzad’la beraber düştükleri kayısı ağaçlarını anımsadı. Meyvelere şeker varmadan henüz çağla halindeyken, kıtır kıtır yerlerdi. Yusuf ağaca tırmanıp çağlaları ince dallarından ayırırken Behzad aşağıda gözcülük yapardı. Bağın sahibini görür görmez ıslık çalar, iki dost peşlerine düşen bağcıya gülüp izlerini kaybettirirlerdi. Behzad’ın topallaya topallaya koşması bazen kederlendirirdi Yusuf’u… Bir gölgelik bulup, arkalarında gelen kimsenin olmadığına emin oldukları vakit de, yıkadıkları çağlaları tuza bandırıp afiyetle yerlerdi. İkisinden birinin karnı ağırıp bağırsaklarındaki çiğlik aşağılara baskı yapınca ellerindeki çağlaların oluşmamış sulu beyaz çekirdeğini patlatır, gülüşürlerdi…
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.