Işıl ışıl bir yangın saldırırsa nasıl
dağda, derin derelerde kuru bir ormana,
ağaçlar nasıl yanarsa için için,
yel nasıl bir o yana, bir bu yana uçurursa alevleri,
tanrıya benzer Akhilleus da oraya buraya saldıryordu,
kıyasıya doğruyordu düşmanlarını,
kara toprak bir kan ırmağı olmuştu.
Düzenli harman yerinde, çiğnemek için ak arpayı,
geniş alınlı öküzler nasıl koşulursa sabana,
arpa çabucak ayıklanırsa nasıl
ayakları altında böğüren öküzlerin,
tek tırnaklı atlar da tıpkı öyle,
ulu canlı Akhilleus'un ayakları altında
çiğniyorlardı ölüleri, kalkanları.