Gönderi

4 (73). MÜZZEMMİL SÛRESİ
بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم يَٰٓأَيُّهَا ٱلۡمُزَّمِّلُ (١) قُمِ ٱلَّيۡلَ إِلَّا قَلِيلٗا (٢) نِّصۡفَهُ أَوِ ٱنقُصۡ مِنۡهُ قَلِيلًا (٣) أَوۡ زِدۡ عَلَيۡهِ وَرَتِّلِ ٱلۡقُرۡءَانَ تَرۡتِيلًا (٤) إِنَّا سَنُلۡقِي عَلَيۡكَ قَوۡلٗا ثَقِيلًا (٥) إِنَّ نَاشِئَةَ ٱلَّيۡلِ هِيَ أَشَدُّ وَطۡـٔٗا وَأَقۡوَمُ قِيلًا (٦) إِنَّ لَكَ فِي
Sayfa 61 - İşaret Yay. 1. Baskı: İstanbul 2018
·
69 görüntüleme
IالمتَيَّمَI okurunun profil resmi
Öne Çıkan Yorum
¹ Müzzemmil deyimi, bundan sonraki surenin başında yer alan müddessir ile benzer anlama sahiptir: "[herhangi bir şeyle] örtünmüş olan", "bürünmüş olan" yahut "[herhangi bir şeye] sarınmış olan." Ötekisi gibi bu deyim de, hem somut ve lafzı bir şekilde -yani, "bir örtüye'', yahut "battaniyeye bürünmüş olan"- hem de mecazi olarak, yani "uykuya dalmış olan", yahut hatta "kendi kendine dalıp düşünen" şeklinde anlaşılabilir. Bu nedenle, müfessirler yukarıdaki hitabı yorumlamakta ihtilafa düşmüşler ve bir kısmı lafzi anlamı tercih ederken diğerleri mecazı bir anlam yüklemişlerdir; ancak "Ey örtülere büıünen" hitabı hangi şekilde anlaşılırsa anlaşılsın, Hz. Peygamber'deki yoğun bilince ve derin ruhi aydınlanmaya işaret etmektedir. ² Zemahşerî, burada, illâ kalîlen (“küçük bir bölümü hariç”) ifadesini hemen ondan sonra gelen nisfehû ("yarısından", yani gecenin) ifadesi ile birleştirir. ³ Bu, kanaatimce, rattili'l-kur'âne tertîlen ifadesinin en uygun karşılığıdır. Tertîl terimi, öncelikle, “[bazı şeyleri] görünür şekilde, en uygun bir düzen içinde ve acele etmeden bir araya getirmek” anlamına gelir (Cevherî, Beydâvî ve ayrıca Lisanu'l-'Arab, Kâmûs). Bir metnin okunuşu ile ilgili olarak kullanıldığında, anlamını düşünce süzgecinden geçirerek sakin ve ölçülü bir okumayı anlatır. Bu ifadenin 25:32'deki değişik bir biçimine ise Kur'an'ın vahyediliş tarzı ile ilgili biraz farklı bir anlam yüklenmektedir. ⁴ Lafzen, "okuma daha etkili ve daha sağlam olur." ⁵ Vekil teriminin bu karşılığı için bkz. sûre 17, not 4. ⁶ Karş. 74:11 ve ilgili not 5'in son cümlesi. ⁷ Râzî, öteki dünyadaki azabın bu sembolizmini izah ederken şunları söyler: "Bu dört durum, [kişinin hayatta iken yaptıklarının] ruhî sonuçları olarak görülebilir. 'Ağır prangalar', ruhun [önceki] maddi ilgilerine ve bedenî zevklerine mahkumiyetinin devam etmesinin bir sembolüdür... Bunların gerçekleşmesinin imkansız hale geldiği o gün bu prangalar ve zincirler, (yeniden dirilen] insan kişiliğini (nefs) yücelik ve safiyet katına çıkmaktan alıkoyar. Ardından, bu ruhî prangalar ruhî 'ateşlere' sebebiyet verir; çünkü kişinin beden zevklerine güçlü bir eğilim duyması, onlara erişmenin imkansızlığı ile birleştiğinde, ruhî olarak, şiddetli bir yanıp tutuşma [duygusu] oluşturur: 'yakıcı alev'in (cahîm) anlamı budur. [Günahkar,] bu durumda, [arzuladığı şeylerden] kopmanın acısını ve yoksunluğun boğucu baskısını boğazında hisseder: bu da 'boğaza takılan yiyecek' ifadesinin karşılığıdır. Ve sonunda, bu şartlardan dolayı, Allah'ın nuru ile aydınlanmaktan ve kutsanmış kişilerle bir arada olmaktan yoksun kalır: 'şiddetli azap' ifadesinin anlamı budur. Ama [yine de] bilin ki [Kur'an'ın] bu ayetleri[nin] anlamının [yukarıda] söylediklerimden ibaret olduğunu iddia ediyor değilim..." ⁸ Bkz. 14:48'in ilk bölümü ve ilgili not 63 ile 20:105-107, not 90.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.