Gönderi

“İşte hikayelerin gücü, bence böyle bir şeydir.”
“1940'ta, Kafka'nın ölümünden on altı yıl sonra, yazarın büyük bir aşkla sevdiği kadın, Milena, Naziler tarafından yakalanmış ve bir toplama kampına gönderilmişti. Hayat bir anda tersine dönmüş gibiydi: Hayatın sonu olan ölüm değil, ortada işlenmiş bir suç olmamasına rağmen ve görünür bir amaç olmaksızın, çıldırtıcı, anlamsız ve merhametsiz bir ıstırap hali hüküm sürmekteydi. Milena'nın bir arkadaşı, bu kâbustan sağ salim çıkmaya teşebbüs etmek üzere bir yöntem geliştirdi: Çok uzun zaman önce okuduğu ve farkına varmaksızın belleğinde muhafaza ettiği kitapların yardımına başvuracaktı. Ezberindeki metinler arasında Maksim Gorki'nin bir eseri, "Bir İnsan Doğuyor" da vardı. Hikâye, genç bir delikanlı olan anlatıcının Karadeniz sahilinde bir yerde dolaşırken ıstıraplar içinde feryat eden bir köylü kadınla karşılaşmasını anlatır. Kadın hamiledir, memleketindeki kıtlıktan kaçmıştır ve şimdi, dehşet içinde ve yalnız bir halde, doğum yapmak üzeredir. Kadının bütün itirazlarına rağmen, delikanlı doğuma yardımcı olur. Yeni doğmuş çocuğu denizde yıkar, ateş yakar ve çay demler. Hikâyenin sonunda, delikanlı ve taze anne bir grup köylüyü takip etmektedirler. Delikanlı, bir koluyla anneye destek olurken diğer kolunda bebeği taşır. Gorki'nin hikâyesi, Milena'nın arkadaşı için bir sığınak, günlük dehşetten uzaklaşarak inzivaya çekilebileceği küçük ve güvenli bir yer olmuştu. İçinde bulunduğu acı duruma bir anlam kazandırmamış, onu açıklamamış ya da haklı göstermemiş, geleceğe dair bir umut dahi vermemişti. Yalnızca bir denge noktası olarak ona karanlık bir felaket döneminde ışığı hatırlatmış ve hayatta kalmasına yardım etmişti. İşte hikayelerin gücü, bence böyle bir şeydir.”
Sayfa 20 - YKYKitabı okudu
··
510 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.