İskandinav Edebiyatı’nın çarpıcı eserlerinden biri olan #Miras, Vigdis Hjorth tarafından kaleme alınmıştır. Eser, yazıldığı dönemde oldukça ses getirmiştir çünkü görünürde ne kadar basit bir konusu varmış gibi görünse de trajik bir hikayeyi ele almaktadır. Bu noktada kitaba adını veren “Miras” kavramı, bir “mülk” devrindense “travma”ların devrini çağrıştırır. Miras, Oslo’da yaşayan 50’lerindeki bir kadın olan tiyatro eleştirmeni Bergljot’un hikayesini anlatmaktadır. Kitabın başlarında her ne kadar kendisini “ne oldu da ailesini bu kadar reddetme aşamasına geldi?” diye sorgulasam da geçmişe yaptığı yolculuklarda ona hak verdim ve çevresindekilere sessiz kaldıkları için kızdım. Bergljot, babasının çocukken kendisine cinsel istismarda bulunduğun bir kadındır. Ancak bu duruma annesi de dahil olmak üzere ailesindeki herkes sağırdır. Eser de onun “miras” kalan bu travmasını çevresindekilere kabul ettirmeye çalışmasını konu alır. Roman, başta bir miras meselesiyken; bir anda gerçeğin perdesinin aralandığı bir oyun haline gelir. Bu durum, Bergljot’un çocukluğunda yaşadığı travmaları ve ailesinin tepkilerini derinlemesine incelemize yol açar. Bir anda “aile” denen kutsal kavram sarsılır, güvenilirliğini yitirir. Böylece kutsal aile miti, bireyin travmalarına göz yuman, sesini çıkarmayan bir kurum haline gelir. Cesur bir yüzleşme hikayesi olan eser, şüphesiz ki güçlü anlatımı ve söylemleriyle uzun süre aklımda kalacak. Kitabı elime aldığımda pek bir beklentim yoktu. Ancak sayfaları çevirdikçe #vigdishjorth’un toplumun “ikiyüzlülüğünü” bu denli ele alması beni derin düşüncelere ittirdi. Derinlikli ve cesur bir eser arıyorsanız mutlaka şans vermelisiniz.

MirasVigdis Hjorth · Siren Yayınları · 20213,803 okunma

·

39 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Sema