“Her gün beni
Mutluluktan neredeyse öldüren,
Ya da bir ışık yığını içinde kendimi kaybettiren
Bir şey görür ya da duyarım.
İşte ben bunun için gelmişim dünyaya
Bakmaya, dinlemeye…
Bu yumuşacık dünyanın içinde kaybolmaya
Kendimi tekrar ve tekrar sevinçle ve övgülerle eğitmeye.
Olağanüstü bir şeyden, korkunç, iğrenç ve abartılı bir şeyden değil,
Sıradandan, olağandan, en sönük olandan,
Günün bize sunduklarından bahsediyorum size
İyi kalpli bilge, diyorum kendime,
Bu öğretilerden sonra bilge olmayıp da ne yapacaksın,
Dünyanın engellenemeyen ışığı,
Okyanusun parlaklığı ve çimen kokularından
Oluşan bu yakarışlar varken?”