Gönderi

ATSIZ'DA AHLAK AHLAKÇILIK: Atsız'ın önem verdiği konulardan biri de ahlaktır. O, ahlaklı olmayı Türkçülüğün şartlarından biri kabul eder. Atsız'ın ahlakla ilgili ilk yazısı Atsız Mecmua'nın 15 Haziran 1932 tarihli 14. sayısında çıkar: "Millî Seciye Buhranı". Yazının konusu, Türk toplumunda "müşterek ve mazbut bir ahlâk telakkisi" kalmamış olmasıdır. Atsız, "Hangi hareketin ahlâklılık, hangisinin ahlâksızlık olduğunu bugün kestirmek güçtür." der. Bu belirsizliğin en açık misalinin cinsî ahlakta görüldüğünü belirttikten sonra sorar: "Cinsî hayatta erkeğin kadına, kadının erkeğe karşı alacakları vaziyet nedir?" Türk cemiyeti bunu bilmemektedir. Oysa batı medeniyetine girmeden önce, doğru veya yanlış herkesin kabul ettiği “müşterek prensipler” vardı ve “en kötü insan bile, bir ahlâksızlık yaparken onun ahlâksızlık olduğunu biliyordu." Ahlak konusundaki tezatlar, çeşitli örneklerle ortaya konmaya çalışılır. Yazının konusu sadece, medeniyet değişikliğinden kaynaklanan belirsizliği ortaya koymak olduğu için cinsî ahlak örnek olarak alınmış, diğer ahlak türlerine temas edilmemiştir. 11 yıl sonra Atsız vazife ahlakının önemini keskin ifadelerle yazacaktır. Evet 11 yıl sonra. 1934'te kapatılan Orhun dergisi 1943 sonlarında yeniden çıkmaya başlayınca. Dergide ilk yazı “Türkçülük” başlığını taşır ve son paragraflar vazife ahlakına ayrılmıştır: "Türkçülük ülküsü bizden amansız bir vazife ahlâkı istiyor. Subay hiç yorulmadan altı saatlik talimini yaptırırsa, öğretmen bıkmadan öğreticilik işini yaparsa, memur sinirlenmeden halka kolaylık göstermekte devam ederse, doktor her şeyden önce yurttaşlarının sağlığı ile ilgili olursa, öğrenci her şeyden önce dersini bellemeğe çalışırsa ve bütün vazifelerle rütbeler arasında ne caka, ne gösteriş, ne dalkavukluk, ne de ilgisizlik olmadan bir ahenk kurulursa; aşağıdakiler yukarının buyruğunu ukalâlık saymaz, yukardakiler de aşağının doğru ihtarlarına kızmazlarsa, bütün karşılıklı işlerde, görüşme ve konuşmalarda ne iki yüzlülüğe kaçan nezaket, ne de kabalığa kaçan sertlik bulunmazsa vazifenin bizden istediği şey yapılmış olur." "Gerçekten Türkçü olmak kolay değildir. Her önüne gelen, Türkçü olamayacağı gibi, her Türkçüyüm diyen de Türkçü sayılamaz." “Her Türkçü, bulunduğu yerin vazifesini inançla yaparsa Türkçülük ülküsü sağlamlaşır, Türklük güçlenir." "Türkçülerin ilk işi, vazifelerini arınmış gönül ve inanmış yürekle yapmaktır." (Orhun 10, 1 Birinci teşrin 1943: 1). Aynı yıl Hesap Böyle Verilir broşüründe de Türkçülüğün bütün yönlerinde "temel"in, "sağlam Türk ahlâkı" olduğunu belirtir ve Türk ahlâkının iki unsuru olarak "feragat ve fedakârlık" kavramlarını anar (Atsız 1943: 31). Önce Çınaraltı dergisinin 7. sayısında (20 Eylül 1941), sonra da 1951'de Orkun dergisinde çıkan "Türk Ahlâkı” başlıklı yazı, Türk ahlakının özelliklerinin neler olduğunu belirttiği için önemlidir. "Ahlâk, millet yapısının temelidir. O olmadan hiçbir şey olmaz." cümleleriyle yazısını bitiren Atsız'a göre Türk ahlakının özellikleri şunlardır: 1) "Türk ahlâkı en eski çağlardan beri cemiyetçidir. Yani Türklerde cemiyetin menfaati fertlerinkinden üstün tutulur. Bununla beraber kuvvetli şahsiyetler daima saygı görmüşler ve cemiyete faydalı olmuşlardır. Ferdiyete değer vermiyen Türk ahlâkı, şahsiyete hürmet etmiştir." 2) "Askerî ruh, hayatın ve cemiyetin her yerine hâkimdi. Savaşta ölmekten gurur duyarlar, yatakta ölmekten korkarlardı." 3) "Bir milleti yükseltmek için birinci şart olan disiplinde eşleri yoktu." 4) "Doğru sözlü idiler." 5) “Açık sözlü idiler. Dalkavukluğun ne olduğunu bilmezlerdi. Vicdanî kanatlarını hiç çekinmeden söylerlerdi." 6) “Türkler en eski çağlardan beri kımız, şarap ve rakı içerek sarhoş olurlar, fakat ciddiyetlerini, vakarlarını katiyen bozmazlardı.” 7) "Türklerin cinsî ahlâkları da yüksekti. Yuva, aile ve zevce muhterem tutulurdu. Evli bir kadına taarruzun cezası idamdı. Kocası uzak yolculuğa gitmiş bile olsa eve gelen yabancı erkeği konaklardı.” (Orkun 43, 27 Temmuz 1951). Görüldüğü üzere Atsız burada, Müslüman olmadan önceki Türklerin ahlaki özelliklerinden bahsetmektedir. Yukarıda sıraladığım maddeler için tarihten çeşitli örnekler de vermektedir. Ancak bu tarihî özellikleri ve genel olarak ahlakı Atsız'ın ideal bir Türk toplumu için de düşündüğü muhakkaktır. Nitekim 1960'larda yazdığı "Mendebur Amerikalı" başlıklı yazıda Amerika'yı, "milletleri büyük yapan erdem" olarak kabul ettiği “ahlak”tan yoksun olmakla eleştirir. Ona göre Amerika'da siyasi ahlak sıfırdır, cinsî ahlak yoktur, ticari ahlak da yoktur, millî ve vatanî ahlakları ise atom sırlarının Ruslara satılış şeklinden bellidir (Ötüken 9, 12 Eylül 1964: 2). Atsız ahlakı, iktisadi kalkınmadan üstün bulur; sağlık ve milli şuurdenk tutar. Ona göre sağlık milletin maddi, ahlak ve milli şuur mane/ruhi sağlamlığını gösterir. "Türklüğün 'olma veya ölme' dâvası iktisadi kalkınmadan önce sağlik, ahlâk ve millî şuur dâvalarıdır. Sağlık fizik olarak, ötekiler manevi olarak milleti yaşatacak, yaşamaya kabiliyetli kılacak, kalkınma ondan sonra gelecektir." "Bu sözlerin anlamı, hiç şüphesiz, bugün başlayan kalkınma durdurulsun da, ötekilere el atılsın demek değildir. Fakat maddi ve ruhi sağlığı tamamlanmamış, görev ahlâkı son dereceye yükselmemiş ve milli şuuru parlamamış bir toplumun refahından ne çıkar? Refahtan, kalkınmadan maksat bir millet olarak, yani başka milletlerden ayrı olarak kendi özelliklerimiz ve geleneklerimizle yaşamak, üstün olmak değil midir? Milli şuur olmadıktan sonra, ahlâk olmadıktan sonra milli varlık nasıl korunabilir?" (Ötüken 2, 14 Şubat 1964: 1). Atsız bir ülkenin ilerlemesinin şartlarını sayarken de ahlakı olmazsa olmaz bir şart olarak düşünür: "İlerlemek, yurtta yüksek bir ahlâk seviyesi ve aile düzeni, fertler arasında sevgi ve saygı yaratmak, her türlü ahlâksız ve anormal fert ve akımları tasfiye etmek, hak ve ahlâk düşüncelerini kafalara sokmak, siyasî sınırlar dışında kalan soydaşlara yardım elini uzatabilmektir.” (Ötüken 12, 15 Aralık 1964: 1). "Türk Milletine Çağrı” başlıklı temel program yazısında ahlakçılığı dokuz umdeden biri olarak kabul eden (Millî Yol 6, 2 Mart 1962: 14) AtSiz, bu konuyu bir koruma kanunu teklif edecek kadar önemser: "Bugünkü kanunlarımız hürriyetin ve demokrasinin kötüye kullanılmasına, milletin zehirlenmesine engel olamayacak açıklıklarla malûldür. Atatürk kanunu ile ona hakaret etmek nasıl yasaklanmışsa yeni bir kanunla da vatan hainlerinin, ahlâksızlıkların, toplumu soysuzlaştıracak şeylerin övülmesi yasak edilmeli ve bir 'Millî Kültürü ve Ahlâkı Koruma Kanunu' çıkarılmalıdır." (Ötüken 52, Nisan 1968: 5).
96 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.