“Ben ki İstanbul Fatihi, Fatih Sultan Mehmet, bizatihi alın terimle
kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbul’un Taşlık
mevkiinde bulunan yüz otuz altı dükkânımı aşağıdaki şartlar
doğrultusunda vakfediyorum. Şöyle ki:
Bu gayrimenkullerimden elde edilecek gelirlerle İstanbul’un her
sokağına ikişer kişiyi tayin ettim. Bunlar, ellerine bir kap içerisinde
kireç tozu ve kömür külü alarak günün belirli saatlerinde bu sokakları
gezsinler. Bu sokaklara tükürenlerin tükürükleri üzerine bu tozu
döksünler. Bu kişilerin yevmiyeleri yirmişer akçedir…Ayrıca yaptırdığım aşevinde şehitlerin aile fertleri ve İstanbul’un fakirleri yemek yesinler. Eğer bu kimseler yemek yemeye veya
yemeklerini almaya gelemezlerse yemekleri karanlıkta kimsenin
göremeyeceği bir şekilde kapalı kaplar içerisinde evlerine götürülsün.”
(Yaşar Fersahoğlu, Dinler ve Çevre, s. 214’den uyarlanarak alınmıştır.)