Gönderi

Bağdat ve Basra, entelektüel hiziplerin birden çok tabanıyla beraber merkezi bir dikkat odağının yaratıcı kombinasyonunu sağlamıştır. Bu tabanlar, sarayın yanı sıra diğer aristokratik hamileri içermiştir; kütüphaneler oluşturan, yabancı metinleri çeviren ve ilgili Yunanca eğitimiyle birlikte tıbbın öğretildiği yardımsever hastaneleri ayakta tutan gruplar desteklenmiştir. “Kadim bilgi” tarafında, rakip mütercim grupları vardır: Bilgelik Evi’ndeki (Beytü’l-Hikme) Huneyn’in de aralarında yer aldığı Gundeşapur zinciri, Sabit ibn Kurra’nın ailesinin de aralarında yer aldığı Harran’dan yıldızperestler, Nasturi Hıristiyanlar, Sabiîler, Mecusiler ve Hindular, bu merkezde Müslüman himayesi altında buluşmuştur; ilk büyük Müslüman filozoflar el-Kindî ve Farabî, Bağdat’taki bu ağların merkezindedir. Basra, “İslami bilimler” cephesinde felsefi yaratıcılığın ilk merkezidir; Basra Camisi, Mutezileciler ve Eş’arîleri de kapsayan rasyonel teologların ortaya çıktığı yerdir ve Basra, gizli topluluk olan İhvân-ı Safâ’nın da merkezi olmuştur. Bu ağların, Bağdat’ta da Yunan falsafa yörüngesinde kolları vardır. İlk sufiler de dağınık gezginlerden oluşmalarına rağmen, en büyük etkilerini Bağdat’ta göstermiştir; Bağdat en ünlü ilk temsilcileri Bistâmî, Cüneyd ve Hallâc-ı Mansûr’a ev sahipliği yapmıştır.
Sayfa 607Kitabı okudu
·
66 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.