Gönderi

Prens Henrique keşiflerine devam ederken, varlığını bile bilmediği yerlerde Müslümanların olduğunu açığa çıkarıp gelişen bir İslam’a karşı Hıristiyanlık savaşını büyütme ihtiyacını yayarken, Katolikliğin Avrupa’nın ötesindeki politik ve askeri etki alanını arttırmak için genişletişmiş yasal bir yetki için atağa geçti. Bu yetkiyi Papa V. Nicholas’tan aldı, papa aynı zamanda Konstantinopolis’ten kaçan din bilginlerinin yanlarında getirdiği çoğu el yazmasını kullanarak Vatikan Kütüphanesi’ni kuran kişiydi. 1452’de -Konstantinopolis’in düşüşünden bir yıl önce- Dum Diversas başlıklı bir papalık fetvası yayınladı ve bu da Portekiz’e Afrika’nın batı kıyısı ve Doğu Atlantik’teki tüm adalar üzerinde “resmi hâkimiyet” verdi. Bu da Henrique’in kazandığı toprakların Portekiz’in parçası sayılmasını yasallaştırdı. Fetva Portekiz’e, bölgede yaşayan bütün “Sarazenler” (Müslümanlar için kullanılan başka bir ad) ile paganları köleleştirme hakkı tanıdı. Avrupalıların Atlantik’i geçmesinden yıllar, kıtalararası köle ticaretinin zirve yapmasından asırlar önce bile bu şaşırtıcı papalık belgesi küçümsenemez. Avrupalıların Afrikalıları köleleştirmesine ilk yasal dayanağı bu belge oluşturdu... Hıristiyanların İslam’a karşı Haçlı Seferi düzenlediği, Avrupalıların Osmanlılarla savaştığı bir dünyada bu fetva, Batı Afrikalı Müslümanların yasal statüsünü paganlarla bir tutuyordu -ikisi de inançsız olarak görüldü elbette ve artık Hıristiyan Avrupalıların köleleştirebileceği kimselerdi. Hıristiyan âlemi ile İslam arasındaki karşılaşmaların tarihi düşünülürse, Avrupalılara en yakın, en tanıdık ve asıl “öteki” Müslümanlar oldu, diğer tüm düşmanlar bu siyasi, askeri ve ideolojik düşmanla kıyaslanarak ölçüldü ve onlar aracılığıyla anlaşıldı. Batı Afrika’daki gayrimüslimler Hıristiyan da olmadığı için Avrupalılar tarafından Hıristiyan olmayan “ötekiler”, yani İslam kategorisinde değerlendirildiler. Hıristiyanlar için pagan olmak Müslüman olmaya denkti, bu durum Batı Afrika’daki Portekizlilerin gayrimüslimleri de Müslümanları da “Müslümanlığın” aynı kavramsal kategorisinin bir parçası olarak görmelerini mümkün kıldı; bir Hıristiyan büyük bir güç ve şiddetle muamele etme hakkına sahip olduğu bir zümre... Papalığın Müslümanlarla gayrimüslimleri birleştirişi, nihayetinde her iki kesimin de köle olarak Batı Afrika’dan yeni dünyaya götürülmesinin yolunu açtı. “Müslüman” zümrenin Avrupa dışındaki Hıristiyan olmalarını kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi böylelikle, yere göğe sığdırılamayan Avrupa keşif çağının doğuşunun kurucu unsuru oldu. Avrupalıların Batı Afrika’daki fetihlerine ve oranın halklarını köleleştirmesine dayandırılmış bir çağdı bu elbette... Osmanlı’nın ordusu ve ekonomik gücüyle Akdeniz’den uzaklaştırılmış olan Kolomb, bu kavramsal yeniliği Atlantik’in ötesine götürecekti ve bu da kısa bir süre sonra Avrupalıların “Müslüman” ötekileştirme anlayışı sadece Batı Afrikalı gayrimüslimleri değil, Amerikan yerlilerini de içine alacaktı. 1492’de elbette hiç Müslümanın olmadığı Amerika kıtasında, Avrupalı Hıristiyanlar karşılarına çıkan bilmedikleri bu insanları bir kez daha İslam anlayışları ve İslam karşıtı Haçlı bakış açısıyla değerlendirdiler.
Sayfa 132Kitabı okudu
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.