Gönderi

Eğer ki sûfi dünyada fakîr olup hiçbir şeye bağlanmadan sülûk ederse ona hiçbir şey gizli kalmaz. Rûhânî sevinç onda artar. Bu husus, mutlak dünya fakîrliğine mahsus değildir. Bir kimsenin malı, eşyâsı ve dünya işleriyle ilgili bir şeyi olmazsa; ama dünyaya muhabbeti olsa, onun gönlü dünya varlığıyla dolu, dünya ehli demektir... Böyle bir kişi fakir de olsa, ona müşâhededen bir kapı açılmaz. O, Hak sırrından uzaktır. Onun gönlünde Hak zevki örtülüdür... Ama bir sûfinin malı, hizmetçileri ve bağlıları olsa da, gönlünde dünyaya rağbeti ve muhabbeti olmasa o hakiki fakr, yani tecrit halindedir. Böyle bir kişi hakikat bilgisine sahip demektir. Onda ilâhi nurlar tecellî eder. O mürşit olur... Sûfiye dünya değil, dünya sevgisi engeldir... Böyle bir sûfi, aşkın hararetinden dertlenip Hak ile ağlasa onun hâli bir tarife sığmaz, söze ve yazıya gelmez. Bu sûfinin makamını ancak Cenab-ı Hak bilir. Mürşide ma’lûmdur.
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.