Gönderi

240 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bir gün bir kitap okusak ve bütün hayatımız değişse.
Merhabalar kitapsevenherkes ailesi bugün size kalemini çok sevdiğim Orhan Pamuk Yeni Hayat romanı ile geldim. Romanın kabataslak özeti. Roman, ince hesaplarla yazılmış, büyük bir dikkatle okumak gerekiyor satırları. Yazar dikkatsiz okuyucuyla dalga geçer yoksa(s.265) “YeniHayat”ı tekrar tekrar okuyan kahramanlar gibi bizi de kitabı yeniden okumaya zorlar yazar, bitime 10 sayfa kala. Yazar kimdir? Rıfkı Amca der, anlatıcı, ama Rıfkı Amca öldükten sonra da devam eder roman, elimizdeki “Yeni Hayat”. Postmodernizm yazarı öldürmüştür, yazar önce benzerini, sonra kendini öldürür. Bir gün bir kitap okusak ve bütün hayatımız değişse. “Kitaplar tehlikeli olabilir. En iyisi şöyle etiketlenmelidir. Bu hayatınızı değiştirebilir.” diyor Helen Exley. Yeni bir hayat, kim istemez. Yeni Hayat’ı bulmak… Aramak tehlikeli, elindekinden de olabilirsin. “Kitabı okuyorum derken yeniden yazarsın…. Bu yüzden kitabın yazarını öldürdüler.”(s.70) Orhan Pamuk Yeni Hayat’ta okuma/yazma, yazma/yaratma, asıl/suret ve gercek/kurmaca çiftlerinden oluşan temel sorunsalını genişletiyor ve romanını bir tür labirente dönüştürüyor. Çıkış için birçok işaret bıraktığı kesin ama bunları farkedebilmek için, alışılmış bir romana gösterilmesi gerekenden daha çok dikkat sarfetmek gerekiyor. Romanın anlatıcısı, aşık oldugu Canan’ın elinde gördüğü Yeni Hayat adlı kitabın anlattığı dünyayı bulmak ister. Ama bence, anlatıcı kitabı okuduktan sonra aşık oluyor Canan’a. Onları biraraya getiren, ölümcül yolculuklara çıkartan o kitap çünkü. Canan da kitabi sevgilisi Mehmet’ten almıştır. Mehmet, bir suikastten ve bir kazadan kurtulunca Osman adını kullanarak (ki anlatıcının adıdır bu) ortadan kaybolur ve Yeni Hayat’ın takma ad kullanan yazarını aramaya koyulur. Anlatıcı ile Canan da Mehmet’in peşine düşerler. Anlatıcı bitmek bilmeyen otobüs yolculuklarında -zaten kitabın içindeki kitapta da “çılgın otobüsler” vardır ve zaten “her şey bir yolculuk” tur-kentten kente, kasabadan kasabaya dolaşır. Ve “matbaadan çıkmış bütün kitaplar, hepsi bizim zamanımızın, bizim hayatımızın düşmanıdır” diyen ve okudugu bir kitap yüzünden kendisine karşı çıkıpp ortadan kaybolan oğlu Nahit’i arayan ve kitaba karşı gizli bir örgüt oluşturmuş olan Dr. Narin’le tanışır. Asıl mesleği doktorluk değil avukatlık olan Narin’in anlatıcıya okuttugu ve özel ajanlarınca hazırlanmış raporlardan oglu Nahit’in Osman adını da kullanmış olan Mehmet olduğunu öğreniriz. Yine bu raporlardan Nahit/Mehmet/Osman’in peşine düştüğü Yeni Hayat’ın gercek yazarının, anlatıcının küçüklüğünden beri tanıdığı ve çocuklar için çizgi-romanlar yazan ve babasının esrarengiz bir şekilde öldürülen arkadaşı demiryolcu Rıfkı Bey olduğunu ögreniriz. Anlatıcı, sonunda kendi adını kullanan ve çocukluğunda kendisi gibi Rıfkı Amca’nın çizgi-romanlarıyla beslenmiş olan Mehmet’i bulur ve artık evlenmiş olmasına rağmen bir türlü unutamadığı ve aramayı sürdürdüğü Canan’ın eski sevgilisi olduğu için öldürür. Kendisi de evlenip bir kız babası olduktan yıllar sonra Canan’la çıktıkları sonu gelmeyen arayış gezilerinde sık sık gördüklerine benzeyen bir trafik kazasında can verir ve “yeni bir hayata” geçer. Zaten okuduğu kitapta “kendi ölümünü görmüştür” çoktan. “Seksen dokuz gecesini otobüs koltuklarında geçirmiş” ve mutlu saatin çalışını ruhunda duyamamıştır”ama sonunda gelmiştir ölüm. Ne var ki, kitabin son cumlesi “yeni bir hayata geçmeyi, ölmeyi hiç mi hiç istemiyordum” olduğundan, kimse ölümünden sonra böyle birşey yazamayacağından, anlatıcının ölmediğini, aslında romandaki Yeni Hayat’ı satır satır yeniden yazan Nahit/Mehmet/Osman’ın Orhan Pamuk olduğunu ve elimizdeki Yeni Hayat’ı yazdığını anlarız. Yeni Hayat bir arayışı anlatıyor. Sadece oykunun anlatıcısının “hayatını değişteren” kitabın anlattığı dünyanın, Aşk’ın, Yaşamın ve Ölüm’ün anlamının aranışını değil, romandaki Yeni Hayat adlı kitabın yazarının, kaybolan Canan’ın, Canan’ın eski sevgilisi Mehmet’in aranışını da anlatıyor. Daha da ötesinde Yeni Hayat’in nasıl yazılması gerektiğinin aranışı da. Kitap sürekli şekilde, örneğin otobüs kazaları, cinayet izleği, Melek gibi aynı motifler çevresinde dönmekte, hep birbirine göndermede bulunan bölümlerden oluşmaktadır. Zaten Orhan Pamuk, romanın sonlarında, Süreyya Bey’in kör olduğunu altı saatlik bir konuşma sonunda anlamasıyla dalga geçebilecek okura şöyle seslenmektedir: “alaycı okura ben de elinde tuttuğu kitabın her köşesinde yeterince dikkat ve zeka gösterip göstermediğini sorayım mı? Mesela, melekten ilk söz edildiği sahnenin renklerini şimdi hatırlayabilir misiniz bakalım? Ya da Demiryolu kahramanları adlı eserinde Rıfkı Amca’nın şirket adlarını saymasının Yeni Hayat’a nasıl bir ilham verdiğini hemen söyleyebilir misiniz?” (s.265). Gerçekten de okur, Viranbağ adının 16’ıncı sayfadaki “ben yıllarca Viranbağ’da yaşadım cümlesinde geçtiğini anımsadığı takdirde 249’uncu sayfadaki istasyon adlarının sayım sahnesini daha da anlamlandırabilir. 18’inci sayfada Rıfkı amca’nın evinin duvarında bir barometre betimlendiğini unutmayan okur, 109’uncu sayfadaki Dr. Narin’in anlatıcı’ya “duvardaki barometreye üç kere tık-tık-tık” diye vurdurmasından işkillenebilir ve 247’inci sayfada gecen Rıfkı Amca’nın barometre’ye “tık-tık” vurmasının anlamını kavrayabilir ve Dr. Narin’in Rıfkı Amca’nın dönüştürülmüşü olduğunu kavrayabilir. Bütün bunların amacı nedir sorusuna gelince, şu söylenebilir: Bulmak, yitirmek, yeniden bulmak, çözümlemek ve eğlenmek. Sahte Osman zaten belirtiyor bunu: “İyi bir kitap bize bütün dünyayı hatırlatan bir şeydir. Kitabın kendi içinde olmayan, ama varlığını ve sürekliliğini kitabın anlattıklarıyla hissettiğim bir şeyin parcasıdır kitap”. Tam da bu yüzden Yeni Hayat yer yer, yaşadığımız zamanın ve toplumun sorunlarına gönderiyor bizi: Bir türlü önlenemeyen, her yıl binlerce kişinin ölümüne yol açan trafik kazaları, siyasal komplolar, paronayakça üretilen kuramlar, şizofrenik bir şiddet. Yine de sahte Osman’in vurguladığı gibi, “kelimelerin ötesinde yeralan ülkeyi yazının ve kitabın dışında aramak boşuna” (12) diye düşünüyor Orhan Pamuk da. Yeni Hayat, kültürel alanda yıllardır çözümlenememiş can alıcı sorunlara da değiniyor: Doğu/Batı sorunsalı, çevrenin ve doğanın tahribi, yaşamın fast- footlaşması.İsteyen okur, Türkiye’nin modernleşme çabalarının olumsuz ögelerine yöneltilmiş bir eleştiri de bulacaktır romanda. Kitap, Yazar (gerçek ve sahte), Yaşam, Ölüm, Aşk, Kaza ve Kader, İnanç ve Akıl gibi kavramlar ve kavram çiftleri üzerinde yoğunlaşan göndermeler, bir tek ana düşünceye bağlanıyor gibi: Yaşamın ve Gerçekliğin göreceliği ve döngüselliği.Görüyor ve geçiyoruz daha çok Yeni Hayat’ta. Çünkü bu roman da bir otobüs. Bir seyir ve kaza aracı yani. Ama gercekten “geçiyor muyuz?”. Orhan Pamuk bu sallantılı sorunun yanıtını askıda bırakmayı seçiyor. O otobüsten bu otobüse, o kazadan bu kazaya sürüklenip giderken, herkes birbiri olurken ve romanın zamansal düzleminde tek bir olay ve tek bir ana fikir yinelenirken yani son çözümlemede hiçbirsey olmazken, okur yaşamın ve gerçekliğin bir nafilelik olup olmadığını düşünmeye başlıyor. Orhan Pamuk ön yargınız varsa eminim yıkacaktır kitap tabiki de tavsiyedir Bir sonraki kitaba kadar kendinize iyi bakın
Yeni Hayat
Yeni HayatOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 20198 okunma
·
158 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.