Gönderi

İşin aslı, o dönemde herkesin yeri oldukça kesin bir şekilde belliydi. Üstelik İncil de kadına bakış ve kadının toplum içindeki yeri konusunda müthiş bir ağırlığa sahipti. "Ebedi ast" pozisyonuna indirgenen "günahkâr" kadın, doğumundan ölümüne kadar göz hapsindeydi, önce babasının, ardından da kocası ve oğullarının. İnsanın kadim tarihini keşfeden bilginler, eril figürü çok doğal olarak çalışmalarının savlarının merkezine koymuşlardı. Ne de olsa dünya, böyle gelmiş böyle gitmez miydi? Aydınlanma toplumunu bunca etkileyen tüm o büyük Greko-Romen mitlerin ve ilk yazılı kaynakların öne sürdüğü tez buydu. Ancak bunlar, bu medeniyetlerin ortaya çıkmasından önce var olan ve belki de bizimkinden farklı zihinsel ve toplumsal yapılara cevap veren binlerce yıllık evrimi hesaba katmıyorlardı. Marlène Patou-Mathis'e göre, hiç şüphesiz "erkek egemenliği bir inşadır, insanlığa içkin değildir".
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.