Eğer bu dünya böyle şekillenmişse dil de ister istemez bundan payını alır; öyleyse bu dünya değişmelidir; böyle diyor birinci önerme. Ama İkincisine de kulak verelim; Dil bu dünyayı anlamamızın saydam bir vasıtası değil, o dünyayı var eden ortamlar dan biri; eğer dil değişmezse bu dünya da değişmez; öyleyse dil değişmelidir. Bu iki önermeyi birbirinin kuvvetine, ama aynı zamanda zaafına işaret edecek şekilde konuşmaya zorlayabilecek miyiz? Bu tür çifte problemleri farklı yazarların katıldığı bir tartışma ortamında, Tanpınar'ın sözcüklerini kullanırsam, evet "korkunç mukayese arzulan"yla kurcalayan çapraz okumalar elinizdekiler. Kitapları kütüphane raflarında yan yana, edebiyat tarihlerinde arka arkaya, satış listelerinde alt alta görüyoruz.