Gönderi

Bilgilenmek...
...Değişmeyi, dönüşmeyi, gelişmeyi ve inkişafı istemeyen zihin için bilgi hiçbir işe yaramaz. Yaramaz demeyelim gerçi; zihin her bilgiyi bir şekilde alabilir ama içerdeki işlemleme ile inancına uymayanları çok güzel dönüştürüp kendine uygun bir hale getirebilir. Onu "yalan", "saçmalık" veya "ihanet" olarak niteleyip arşive atabilir mesela. İnançların yarattığı bu etkinin günlük dilimizde bir adı da vardır: Cehalet. Sıklıkla cehaleti, "bilmemek" sansak da bilmemek, bilmemektir. Öğrenince geçer. Öğrenmenin de ana sebebidir bilmiyor olmak. Cehalet aslında, "öğrenmeyi reddetmek" tir. Neden reddederiz öğrenmeyi? Bir kere, zihinsel rahatımızı bozar yeni bilgi. Yaşam yeterince karışıktır zaten. İnançlarımız olmadan nasıl düşünüp karar vereceğimizi de bilmeyiz çoğu zaman, çünkü muhtemelen bize hiç öğretilmemiştir. Yeni bilgiyi "analitik ve kritik" olarak nasıl işleyebileceğimizi bilemeyiz. Bunları öğrenebilmek için böyle yapabilen insanlarla karşılaşmamız gerekir ki bunların adedi pek azdır. Çoğumuz o kadar kısmetli değilizdir. Bir de sistematik olarak her birimize işlenen "öz-değersizlik" hissiyatını ekleyin; netice bellidir: Biz, büyük düşüncelere değebilecek insanlar değilizdir. Biz hayatta kalmaya çalışan, çoğu konuda yetersiz, hep eksiğini gidermeye çalışan biçareler olarak yetiştiriliriz. Bu öz-değer olmayınca da "daha büyük bir algı çerçevesi" talebi kalmaz artık, daha pek erken yaşlarda içimizde.
·
73 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.