— Sessiz Bir Ölüme Karşı Sessiz Bir Çığlık —
“Sevdiğimiz bir kişi öldüğü zaman, sağ kalmak suçunun kafaretini yüreğimize işleyen yegın bir pişmanlıkla öderiz. Ölümü, bu kişinin ne kadar eşsiz benzersiz olduğunu açıkça anlatır bize…”
-s. 91-
Bu kitabı lisans yılımın ilk senesinde Eğitim Sosyolojisi dersi için beraber çalıştığım yakın bir dostumdan duymuştum. Çok sevmişti. Simone de Beauvoir da feminizmin önemli temsilcilerinden olduğundan yaptığımız ödevde kendisinden yararlanmıştık. Ölüm beni korkuttuğundan ve yazarın diline karşı geliştirdiğim önyargıdan dolayı uzun bir süre okumayı ertelemiştim bu eseri. Kitabı bu sene okuma fırsatım oldu. Ne tesadüf ki - yada tevafuk- dedemin kanser hastası olduğu bir döneme denk geldi. (Şükür ki durumu iyiye gidiyor). Dedem de kanser yüzünden elden ayaktan düştü, geç tanı aldı. Bizimle belli bir süre yaşamak zorunda kaldı ve çaresiz umutsuz hissetti (ki kendisi köyün manevi liderlerinden biridir), keşke bu acı yerine ölsem dedi, kanser olduğunu belli bir süre söylemediler. Ailecek bu süreçte ister istemez yıprandık, çaresiz hissettik…vs vs. Zor günler… bu günlerde işte Bilge Karasu ‘nun güzel Türkçesiyle bazı açılardan benzer hatta çok daha ağır süreçlerden geçen Simone de Beauvoir ‘un annesinin hastaneye kaldırılıp kanser olduğunu öğrenmesiyle başladığı annesinin “sessiz bir ölüm” sürecini samimi, yalın bir şekilde okumak beni derinden etkiledi. Yazar bu acı süreci yalın, dürüst ve samimi bir şekilde ele almış.Böyle olduğu içinde derinden etkiliyor.
Ben ölümden, sevdiklerini kaybetmekten korkan (herkes gibi) biri olarak bu kitabı sevdim. Kendimi yakın hissettim. İnsan olarak benzer hayallerimizin ve acılarımızın olduğunu bir kez daha anladım…Umarım bu hayatta sevdiklerimizle çok güzel anılarımız olur hep…
Kitapla kalın sağlıcakla kalın…
Benzer bir kitap önerisi:
- Babamı Kim Öldürdü