Gönderi

Platon'un varlığını kabul ettiği, Aristoteles'in ise reddeder göründüğü duyusal dünyadan ayrı örnekler olarak idealar meselesine gelince, Fârâbi bu konuda Aristoteles ile Platon arasında bir uzlaşma elde etmek için Usûlúcya'ya dayanmaktadır. Buradaki akıl yürütmesi ustacadır ve İslam filozoflarının dil ve kelimelerin değerleri temelindeki canlı düşüncelerinin bütünü içine yerleştiği nispette de daha il- ginçtir. Buna göre Aristoteles'in eleştirdiği şey, daha önce Platon'un kendisinin de Parmenides'te saldırdığı şey, yani duyusal dünyayı faydasız bir şekilde iki misline çıkaracak ve varlığı, sonsuz olarak kendisiyle aynı mahiyette başka dünyaların varlığını gerektirecek duyusal dünyadan ayrı bir idealar dünyası öğretisidir. Başka deyişle Aristoteles, insani dilde duyusal şeyleri işaret etmeye yarayan isimleri arıtmaksızın tanrısal dünyaya uygulamaktan ve böylece daha aşağı seviyeden bir gerçekliğe ait karakterleri üst seviyeden bir gerçekliğe nakletmekten ibaret olan yanlışı önlemeye çalışır. Fakat bu eleştiri, duyusal dünyadan ayrı tinsel varlıkların -bu varlıklardan bahsetmek için kullanılan kelimelerin ince ve yüksek anlamlarında alınmaları gerektiğinin unutulmaması şartıyla- varlığına zarar vermez. Fârâbi burada bazı enteresan metafizik problemlerin kaynağı olabilecek olan tanrısal exemplarisme [yaratılacak varlıkların kavramlarının daha önceden Tanrı'nın zihninde olması) meselesine dokunmamaktadır ki bu problemler ortaçağ Hıristiyan teolojisinin spekülasyonlarının bir kısmını besleyeceklerdir; sadece gökkürelerin hiyerarşisinin hayali ve basmakalıp tasavvuruyla birleştirilmiş "taşmalar" hiyerarşisinin şematik ve katı sistemiyle yetinmektedir.
Sayfa 69 - Roger ArnaldezKitabı okuyor
·
70 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.