Gönderi

Taassuba düşüp menzili şaşırmış insanlar çooook.
Kur'ân'ın bütünü tevhidden, tevhid ehlinin haklarından, onların medhinden, Allah'a eş koşmayı kötülemekten, Allah'a eş koşanların isyanından ve müstahak bulundukları cezalardan bahseder. "Elhamdülillahi rabbi'l-alemîn" tevhiddir. "Errahmani'r-rahîm" tevhiddir. "Maliki yevmi'd-dîn" tevhiddir. "İyyâke na'büdü ve iyyâke neste'în" tevhiddir. "İhdine's-sırate'l-müstakim" tevhiddir, tevhid ehlinin yoluna hidayet olmayı istemektir; cehalet inad ve ifsad için tevhid yolundan ayrılan sapıkların ve kendilerine gazap olunanların yoluna değil, Allah'ın nimet verdiği mutlu kimselerin yoluna iletilmeyi istemeye şamildir. Kur'ân gibi Sünnet de Kur'ân'ın delälet ettiği hususları açıklayıcı olarak gelir. Rabbimiz olan Allah Teâlâ, tevhid konusunda bizi falancanın görüşüne ve filancanın zevkine muhtaç kılmamıştır . Bu sebeple tevhid konusunda ** Kitap ve Sünnete muhalefet edenlerin ihtilafa düştüklerini ve birbirleri ile çarpıştıklarını görüyoruz **. Hâlbuki Cenab-ı Hak, Kur'ân-ı Kerim'de: "Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, ve sizin üzerinize nimetimi tamamladım ve İslam'ı sizin için din olarak seçtim." buyuruyor. Bu sebeple dinin tamamlanmasında Kitap ve Sünnetin dışında bir şeye ihtiyacımız yoktur Nitekim Cenab-ı Allah başka bir ayette şöyle buyuruyor: "Bu (Kur'ân-ı Kerim) insanlar için tebliğdir." " Onlara yetmiyor mu ki, biz sana, kendilerine okunan bir kitap indirdik."(Ankebut 51) "Hz. Peygamber size neyi getirmişse onu alın, sizi neden yasaklamışsa ondan sakının." Hanefî fakihive muhaddisi Tahāvī de ilk akidesinde şu sözü ile bu manaya işaret etmiştir. "Bu konuya (tevhid konusuna) kendi kendimize tasavvur ederek ve reylerimizle tevil ederek giremeyiz . Zira dinin esası hakkında Allahın kurtardığından başkası selamet bulmaz ." İmam Azam, söze başlarken işe Allah'ın varlığı bahsi ile girmedi. Çünkü Allah'ın varlığı gözle görünür gibi apaçıktır. Kur'ân-ı Kerim'de Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Peygamberleri kendilerine gökleri ve yeri yaratan Allah'ın varlığında şüphe mi vardır? dedi. " "Onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorarsan: Muhakkak Allah yarattı, derler." Allah'ın varlığı halkın yaratılışında sabittir. Nitekim Cenab-ı Hak bu noktaya şu âyet-i kerime ile işaret buyuruyor: "O halde gerçek bir Müslüman olarak kendini dine yönelt. Allah'ın dinine ki, insanları o din üzerinde yaratmıştır." Hz. Peygamber'in: "Her doğan çocuk, İslam fıtratı üzerine doğar." hadis-i şerifi de buna işaret eder. Bütün peygamberler tevhid inancını açıklamak için gönderilmişlerdir. Bu sebepten "La ilahe illallah" لا اله إلا الله kelimesi üzerinde sözleri birleşmektedir. Peygamberler, kendi ümmetlerine, Allah'ın var olduğunu söylemekle emredilmemişler, belki, ümmetlerinin hayal ve vehmettiğini reddetmek için Allah'tan başkasına ibadet edilemeyeceğini açıklamayı kasdetmişlerdir. Onların ümmetleri vehme ve hayale kapılarak sapık bir inançla şöyle diyorlardı: "Bu putlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdirler . Biz onlara yalnız bizi Allaha yaklaştırmaları için tapıyoruz." tevhid inancı ise, te'kitli olarak Allah'ın varlığını ifade eder. Naçizane tavsiyem şudur: Uygulamada ve hayatın sair yerlerinde tanıdığımız insanlar ve okuduğumuz bazı kitaplarda Allah'a yaklaşma konusundaki tasavvur şudur ki: "şeyh, şıh olmadan 1000 sene uğraşsanız Allah'a yaklaşmazsınız" sapıklığıdır. Ve bu taassuba kapılmış insanların çoğu Hanefî mezhebine müntesip. İmâm Âzam Ebû Hanifenin içtihadında ise "Allah bizi falancanın görüşüne ve filancanın zevkine muhtaç kılmamıştır ** olduğunu görüyoruz ki yine Hanefi fakihi Tahâvî ilk akidesinde şu sözü kullanmıştır: "Allah'ın kurtardığından başkası selâmet bulmaz." Kendilerine Furkan ve sünnet yetmeyen ve hocam şeyhim olmadan onlara rabıta yapmadan 1000 yıl çalışsa Allah'a ulaşamayacağının düşüncesinde olanlar ve şeyhinin veya Abdulkadir Geylani'nin şefaati ile cennete ulaşacağını düşünenler ne büyük bir sapıklık içindedirler. Allah hidayet versin.
Sayfa 16 - Çağrı yayınlarıKitabı okudu
·
139 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.