Gönderi

İdama mahkûm edilen dört İttihatçı karar okunduğu zaman mahkeme salonunda değildi ve akıbetlerini ancak gece yarısı hücrelerinden alınınca öğrendiler. Asıldıktan sonra cesetleri hapishane avlusunda yeri belirsiz mezarlara gömüldü. Bu bir adli cinayetti. Dr. Nazım, Hilmi ve Nail güç sahibi oldukları devirde şiddet kullanmaktan kaçınmamış devrimcilerdi. Bu konuda Rıza Nur, “İdam edilenlerin çoğu daha eskiden katliamlardan ve başka suçları işlemekten suçluydular. Ama işlemedikleri bir suçtan asıldılar,” yorumunu yaptı. Cavit’in öyküsü bambaşkaydı. Mantıklı, orta sınıfa mensup, şiddete karşı olan bir politikacıydı; Adalar’daki yazlık evinden, küçük oğlundan ve (ilk kocası hanedanlık prenslerinden biri olan) karısının yanından çekilip alındı ve bir mahkeme taklidi sonunda idam edildi. İsmet (İnönü) anılarında karakterine çok uygun pragmatik bir açıklama yapıyor, “İnsan siyasi bir teşkilatın başına geçtiği zaman onun sorumluluğu nereye kadar varır belli olmaz. Cavit Bey’in başına gelen de siyasi hayatın tabiatında mevcut olan en ağır ihtimaldir.” Ama Cavit idam edilmesinden üç yıl önce yasal bir siyasi toplantıya ev sahipliği yapmanın dışında önderlik sayılabilecek bir adım atmamıştı. Kemalist yazar Falih Rıfkı anlattıklarında daha açık sözlü davranıyor: Cavit bir komiteci değildi. Medeni bir adamdı. Onu (Türk heyetinin danışmanı olduğu) Lausanne’dan beri muhalefete sürükleyen sebepler şunlardır: Büyük Avrupa devletlerinin yardımı olmaksızın ve bu yardımı temin edecek tavizler yapılmaksızın, Anadolu’nun ortasında tek başımıza bir devlet kurup yaşayamazdık. Mustafa Kemal de, İsmet de nihayet, Enver gibi birer askerdirler. Ankara iktidarı, ister istemez kafasının dikine giden bir askeri dikta rejimi olacaktır. Cumhuriyet, işin iç yüzünü maskelemekten başka bir şey değildir. Cavit, iktisadî ve malî âlemden kafasını ayıramayan, milliyetçiliği her bakımdan bir ‘darlaşma’ sayan, devrim diktalarına aklı yatmayan bir Osmanlı idi. Vatanperver ve namuslu adamdı. Bir şahsî kusuru lüzumundan fazla kibirli olması idi. Cavit, izlenen politikaya almaşık, tedrici bir gelişme stratejisi için yabancılardan yardım isteyebilecek bir kişi olduğundan öldürülmüştü. Mustafa Kemal yabancıların müdahalesinden çekiniyordu. Cavit ise yabancı ülkelerle güçlü bağları bulunan gizli mason derneğinin üyesiydi. Fransa’nın mali çevreleriyle bağlantıları vardı ve hem Fransız Hükümeti hem de Rotschild kuruluşu, onun adına Ankara’ya başvuruda bulunmuştu. Selanikli bir ‘dönme’ aileden geldiğinden ve düşmanları ona Yahudi Cavit adını taktığı için, Mustafa Kemal’in destekçileri arasındaki geri kafalılar tarafından sevilmiyordu. Ama Mustafa Kemal’in Yahudiler konusunda önyargıları yoktu. Bir gün çocukluk arkadaşı Nuri’ye (Conker), “Benim için bazı kimseler -Selanik’te doğduğumdan- Yahudi olduğumu söylemek istiyorlar. Şunu unutmamak lâzımdır ki, Napolyon da Korsikalı bir İtalyandı. Ama Fransız olarak öldü ve tarihe Fransız olarak geçti. İnsanların içinde bulundukları cemiyete çalışmaları lâzımdır,” demişti.
Sayfa 520Kitabı okudu
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.