Gönderi

DEĞERLENDİRME ve SONUÇ
Görüldüğü gibi domuz, hayatımızın birçok yönüne girmiş ve hiç tahmin etmediğimiz noktalarda bile karşımıza çıkabilmektedir. Bizim buraya kadar aktarmaya çalıştığımız alanlar ise, gerek bizzat müşahede ettiğimiz gerekse ilgili eserlerden elde ettiğimiz bilgilere dayanmakta... Bahsettiğimiz ürünlerin sadece domuz katkılı olma diye bir şartının olmadığını da hatırlatarak bunun yanında burada zikretmediğimiz daha değişik alanlara da girmiş olabileceğini vurgulayıp dikkatlerinizi çekmek istiyoruz. Zira maddenin ağırlık kazandığı bir dünyada yaşıyoruz. Domuz ise madde adına "yüz güldüren!" bir alan... Onceki bölümlerden de hatırlanacağı gibi ülkemizde haddinden fazla domuz kaynağı bulunmakta... Bunun için hususî kurulmuş yüzlerce çiftlik yanında avlanan yabanî domuzların toplanarak kullanımı ve bunlar da yetmiyormuş gibi değişik ülkelerden ithal ettiğimiz işlenmiş domuz yan ürünlerinin toplam rakamı korkunç boyutlara ulaşmakta... Ortaya çıkan bunca ürünün kullanıldığı yerlerin net bir şekilde bilinememiş olması ise, bizleri daha fazla dikkate sevk ediyor. Netice itibariyle iş, hem bize hem de domuz kullanımı mümkün olan alanlarda yatırım yaparak, inananları haram yemekten kurtarma işi de, bütün vebaliyle zenginlerimize düşüyor: Almak istediğimiz ürünleri ince elekten geçirip sık dokuduktan sonra ve bilhassa itimat edilir güvenilir firmalardan almaya dikkat etmemiz elzem. Belki biraz sıkıntı çekmiş olacağız, ama karşılığında kazanacağımız şeyler mutlaka daha çok olacaktır. En azından bir kere haram madde yememiş olacağız. Bunun yanında temiz ve helâli araştırmamızın getireceği sevabı unutmamak gerek. Zira bu gibi durumlarda helâl ve temiz olanı araştırmak, bizlerden istenilen bir davranıştır. Bu noktada akıllara şöyle bir soru gelebilir: Neredeyse ta- mamı Müslüman bir ülkede biz kendi insanımıza niçin inanma- yalım? veya "Her şeyi araştırırsak hayatımız zehir olmaz mı?" Evet, bir yönüyle memleketimizin kahir ekseriyetinin Müslüman olduğu doğrudur. Ancak büyük çoğunluk itibariyle, dinimizin esaslarını öğrenip yaşama adına hassas olmadığımız da bir gerçek... Bilhassa gıda sektörüne hakim olanların arasında gayr-i Müslim vatandaşların bulunması ve yine aynı sektörde iş yapan insanımızın madde tarafının ağırlık kazanmış olması bizi teyakkuza sevkediyor. Hele hele kokusu çıkmış birçok mesele meydanda ve gözlerimiz önündeyken hâlâ gözü kapalı ve araştırmaya ihtiyaç duymadan gıda tüketmek biraz safdillik olmaz mı, dersiniz..? Bir tarafta domuz katkı maddesinin olduğunu, üreten firmanın bizzat kendisi yazılı veya sözlü olarak ifade ederken hâlâ, "yoktur” deyip yemeye devam etmenin değerlendirmesini okuyucuya havale ediyoruz. Helal dairesinin geniş olduğunu da hatırdan çıkarmamamız gerek. Zira harama girmeye hiç lüzum olmadan da yaşanabilir bir ömür boyunca... İçine haram bilhassa domuz katılma ihtimali olan gıda maddeleri sınırlıdır ve her birinin alternatifi vardır memleketimizde. Bu açıdan bakıldığında sanıldığı gibi hayatımızı zehir etmeden helâl dairesinde bir hayat yaşamamızda da Meselenin bir başka yönü de, yurt dışındaki vatandaşları- mızın bu noktada daha hassas davranmaları olsa gerek. Zira karşılarına domuz veya bir başka haram madde karışımından yapılmış herhangi bir ürünle karşılaşma endişesinden dolayı içinde bulundukları teyakkuz hali onları hassas davranmaya sevketmiş. Bizde ise, “böyle şey olmaz", "Türkiye'de domuz mu var ki?" gibi geniş düşünmeler, midemize inen gıdaları in- celeme düşüncesine bile ulaşmamıza engel olmuş... Sözü daha fazla uzatmaya ne gerek var? İşte eserde anlatılmaya çalışılan domuz gerçeği ve işte bugün alışveriş merkez- lerindeki halimiz. İşin doğrusu -biz dahil- bu konuya girdiğimiz ana kadar aklımızdan bile geçmiyordu, domuz gerçeğinin bu kadar yaygın olacağı... Sonuç olarak diyebileceğimiz en özlü cümle; "alacağımız ürünün muhtevasına hakim olmadan almayalım ve mutlaka eti- ketine bakarak güvenilir kişi ve kuruluşların ürettiklerini tercih edelim." Millet olarak bu şuura ulaştığımızda ister istemez imalatçılar bizim aradığımız vasıflarda ürünler imal edeceklerdir ve neticede haram madde karışımlı ürünler, üretenlerin ellerinde kalacaktır. Bugün bazı alanlarda yaşananlar bunun açık delilidir. İmam Malik'in, etin pahalılaştığından şikâyet edenlere ver- diği cevap ilginçtir: “Almayıverin, fiyatı düşer." Şayet İmam Malik'e, gıda maddelerinin içine haram madde katıldığından şikayet etseydik, herhalde "almayıverin, helâle çevirirler" diye cevap verirdi. Nice biberlere kiremit tozu, tereyağına margarin, pastırma ve sucuğa at-eşek eti katabilen bir toplumda yaşadığımızı hatır- latarak "dikkat..!" demekle yetiniyoruz... Bizden hatırlatması...
·
58 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.