Gönderi

1952'de ayrıca, Türk Tarih Kurumu Mustafa Celâl Saygın'ı hayli sıradışı bir metin olan, Dini Perspektiften Atatürk'ün Reformları'nı yazmakla görevlendirdi. Bu metinde yazar, laikliğin Kemalist yorumunu meşrulaştırmak için Kuran'dan alıntılar yaptı. Dolayısıyla, sultanlık ve hilafetin kaldırılmasını, Şapka Kanunu'nu, ezanın Türkçe okunmasını, tarikatların yasadışı ilan edilmesini ve tekkelerin kapatılmasını ve Diyanet İşleri Bakanlığı'nın kuruluşunu savundu. Kısacası, Türklerin Mustafa Kemal'e Islam'ı hurafelerden temizlediği ve modern bilime uygun olarak pratiğini değiştirdiği için müteşekkir olması gerektiğini iddia ediyordu. Saygın, Mustafa Kemal'in defaatle kamu önünde 1923 ve 1938 arasında yaptığı konuşmaların tamamen aynısı olan -açıkça dinî bir bakış açısından olsa bile- bir tartışmayı yürütüyordu. Laiklik savunusu konusunda seküler Kemalistlerin en yaygın iddiası, dinî yayınların içerdiği mevcut eleştirilerin ülkeyi bir tehditle karşı karşıya bıraktıklarıydı. Örneğin Nazım Poroy Aralık 1950'de CHP'nin İstanbul şubelerinden birinde yapılan konuşmaların bir külliyatı olan Laiklikle ilgili adlı bir eser yayınladı. Poroy'un konuşmaları, laikliğin tehlikede olduğundan duyulan korkuyu açığa vuruyordu. Devletin dinle hiç bir bağının olmaması gerektiğini vurgulayan yazar laikliğin tanıdık ilkelerinin çerçevesini çizerek eserine başlıyordu. Kendisi ayrıca "vicdan hürriyetinin" temel bir ilke olduğunu özellikle vurguluyordu. Poroy'un ilgilendiği kadarıyla Mustafa Kemal'in liderliği altında, devlet dinle iştigal etmemişti çünkü dinin kontrolünü okullara ve mahkemelere bırakmıştı. Ancak tam da bu noktada Poroy hükümetin sıkışmaya başladığını hissetmişti: Devletin din eğitimiyle ilgili aldığı son kararları ve uyguladığı son politikaları eleştiriyordu. DP hükümetinde ezan tekrar Arapça okunmaya başlanmıştı, din dersleri ilkokulda zorunlu hale getirilmişti, hatta devlet radyosu bile Kuran'ın okunduğu yayınlar yapıyordu. Poroy, bütün bunları laikliğin kuşatma altında olduğunun bir göstergesi sayıyordu. Dahası laikliği savunan kitapçıklar halk arasında dolaşımdaydı. 1953'te böyle bir kitapçık, Türk milletini Osmanlı İslamı'nın etkilerden arındırmak suretiyle güçlendirmenin önemini basit terimlerle açıklamıştı. Bu kitapçık laikliğin Mustafa Kemal devrimlerinin en önemlisi olduğunu, laik bir devleti, laik toplumu ve laik insanı barındırdığını da iddia ediyordu. Elbette laik bir devletin din işlerinden ayrı olduğu varsayılıyordu. Kitapçık inanç hürriyetinin önemini kabul etmesine rağmen, Türk toplumunu gerçekten laik hâle getirmek için insanların bakış açılarının da dönüştürülmesi gerektiğini iddia ediyordu. Bu anlamda eser, Türkçeden yabancı (Arapça ve Farsça) kelimelerin temizlenmesinin, harf inkılâbının, kadınları örtünme gibi dinî pratiklerden kurtarmanın, dinin etkilerinden azade güzel sanatların teşvik edilmesinin ve dinden bağımsız olarak tanımlanmış bir kamu ahlakının önemini vurguluyordu. Fakat bu gibi reçetelere rağmen, kitapçık, laikliğin Türk toplumunda dinsizlik anlamına gelmek zorunda olmadığını savunuyordu.
Sayfa 336Kitabı okudu
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.